12

362 21 23
                                    

Son 10 dakikadır yaptığım gibi sinirden yüzü kızarmış, kel müdürümüzün yüzüne bakmaya devam ettim. Ne olmuş yani yan sınıftaki kızın saçını başını yolduysam? O kaliteli peynir koridorda bana çarpmış üstelik bir de yüzüme yüzüme cırlamıştı. Tamam yüzünü duvara vurmak biraz abartı olmuştu ama kendimi tutamamıştım.

"Hira ben kime konuşuyorum?!"

"Galiba bana hocam. "

Elini sertçe masaya vurdu ve tok bir ses çıkarttı bu hareketiyle. Az yavaş vur keltoş yüreğim ağzıma geldi.

"Ahlaksız! Cevap veriyorsun bir de!"

Gözlerimi devirdim ve keltoş müdürümüzün odasını incelemeye devam ettim. Gerçi ezberlemiştim artık herşeyin yerini.

"Kızım seni ben çağırmaktan yoruldum sen gelmekten yorulmadın. Herkes okul numaranı ezberledi artık. Nöbetçi gelince 12/A Hira demiyorum da 102'yi çağır diyorum anlıyorlar. Allah aşkına kızın tüm saçını eline vermişsin neredeyse."

Keltoş Hilmi cümlelerine devam ederken borda renkli uzun tırnaklarımı incelemeye başladım. Maşalllah ellerim bile çok güzel.

"Terbiyesiz! Yetti artık! Bugün okul çıkışı tüm okulu sen paspaslayacaksın!"

Gözlerine umursamazca baktım. Ulan amına koyayım tüm okulu nasıl paspaslayacaktım. Yapmazsam abimi çağırırdı bu gavat.

"Sonra ülke niye gelişmiyor!? Gençliğe bak! Bunlar mı kalkındıracak ülkeyi!"

Ulan ben şimdi bu adama o lafı sokmazsam gece uyuyamazdım. Müdür dedim sus dedim kendime bunca zaman ama yok bitti. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Haydi bismillah!

"Aslında ülke niye gelişmiyor biliyor musunuz hocam? Bu eğitim öğretim binasında siz ve kimyacı Aslı hoca temizlik odasında fingirdeştiğiniz için gelişmiyor. Ha bir de ikiniz de evlisiniz. Ulan okul senin karının lan. Köpek bile yediği kaba işemiyor. Neyse terbiyemi bozmayacağım çıkışta okulu paspaslarım. Umarım ben temizlik malzemelerini almaya gittiğimde sizi uygunsuz bir biçimde görmem."

Son lafımı da ettiğimde hızlı adımlarla müdürün odasından çıktım. Ay az bile söylemiştim. Sen git karının torpili ile girdiğin okulda karını aldat. Ne biçim bir adamdı bu Hilmi anlamayamamıştım.

Bir de dersten çağırmıştı beni. Gerçi hoca  gelmemişti bugün zaten. Sınıfımın önüne geldiğimde kapıyı tıklatmadan içeri girdim. Girdim girmesine de kimyacı Aslı hoca öğretmen masasında bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Sınıfın abaza erkekleri de Aslı hoca frikik versin diye full dikkat bakıyordu hocaya.

Aslı hocanın kibirli ve tiksinç bakışları bana döndü. Acaba sürdüğü kırmızı rujun ne kadar iğrenç durduğunun farkında mıydı?

"Kapıyı niye çalmadan giriyorsun?!"

Al işte az önce bunun oynaşını mors ettim. Aslı hoca da inatla bana yükleniyordu. Tahtanın olduğu tarafa baktığımda Burak'ın olduğunu gördüm. Beyaz gömleği siyah pantolonunun dışında yamuk yumuk duruyordu. Üstten iki veya üç düğmesini açmış, kravatını oldukça gevşek bir şekilde bağlamıştı. Kısacası serseri gibi görünüyordu.

"Sınıfta hoca olduğunu bilmiyordum." Dedim kısaca yüzüne bakarak. Kısa bir an Burak ile gözgöze geldik.

"Şimdi biliyorsun! Çık ve kapıyı çalıp öyle gir."

Kaşlarımı hayretle kaldırdım ve kollarımı birbirine doladım. Yüzüme yapmamı bekler gibi bakıyordu. Gerçekten yapacağımı mı düşünüyordu?

"Hadi yaa? Bunu gerçekten yapacağımı mı düşünüyorsunuz?"

Sinirle oturduğu yerden kalktı ve topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok ses ile karşıma geçti. Neredeyse aynı boydaydık. Şey o topuklu giydiğinde.

"Terbiyesiz! Sen nasıl bir öğrencisin? Nasıl benimle böyle konuşuyorsun?"

"Eehh yeter be! Bir müdür bir sen iyice alıştınız bana terbiyesiz demeye. Anlaşıyor musunuz Hira'yı nasıl delirtelim diye?"

Hoca bu çıkışımı beklemediği için alık alık yüzüme baktı. Sınıf ise pür dikkat bize bakıyordu. Bakın bakın bok var bakın.

"Terbiyesiz..." Tıslar gibi söylediği laf ile iyice çileden çıktım. Bu kadını gerçekten hiç sevmiyordum. Bir adım atıp iyice dibine girdim. Sessizce konuştum.

"Sizce ben mi terbiyesizim yoksa temizlik odasında müdürle oynaşan sen mi? Bir de evli olacaksın... Terbiyesiz..."

Öne sıradan birkaç kişi duymuştu sanırım çünkü kısık sesli bir ooooooooo lama duydum. Hemen yanımda bir kıkırtı duyduğumda Burak'ın elini ağzına koymuş gülmemek için direndiğini gördüm. Ben her birine laf soktuğumda bu çocuk gülecekse ben önüme geleni gömerdim yahu!

Bu sırada Aslı hoca kızarıp bozarmış, sınıftan çıkmıştı. Burak ise bu sırada öğretmen sandalyesine yayvan bir şekilde oturmuş sırıtarak bana bakıyordu. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.

"Sakin ol şampiyon. Bugün bir Cenk iki Aslı.. Baya iyisin."

Haline güldüm sırama gitmeden önce göz kırparak konuştum.

"Sen asıl beni Keltoş Hilmi'nin odasında görecektin."






Bu Hira kızıma bayılıyorum yalnız....

MELEK |TEXTİNG| *tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin