3- Savaş her zaman birilerinin suçu değildir

231 29 9
                                    

Ertesi sabah gözlerimi açtığımda güneş ışıkları yatağıma vuruyordu.

Bu manzaraya bakan biri bir savaşın ortasında olduğumuza inanmazdı, ayağa kalkıp küçük kapıya yöneldim.

Banyo olduğunu düşünüyordum, sağ elimle kola bastırdığımda acıyan bileğimle tısladım,
"İyi bok yedin aferin."

Birkaç denemenin ardından kapının kilitli olduğuna kanâat getirmiştim, yatağa geri döndüm. Burda pislikten kokarak ölecektim herhalde.

"Komodinin üstünde anahtar."

Kameranın olduğu yerden gelmişti bu ses, muhtemelen bir ses sistemi de vardı, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ayağa kalkıp anahtarı aldım ve kapıyı açıp banyoya girdim, duş almam gerekiyordu.

****

Islak saçlarımla tekrar yatağa girdim, kimse odaya gelmediğine ya da seslenmediğine göre bugün çalışmayacaktım.

Biraz sonra kapı açıldı, elinde büyük bir kutuyla o girdi içeri.

Her zamanki iğrenç siyağlığıyla.

Siyah boğazlı kazağı, siyah pantolonu, siyah ayakkabıları, siyah ruhu...

Kutuyu çalışma masası benzeri bir masanın olduğu yere bıraktı,
"Kitapların, defterlerin."

Bunu yapabilecek onca hizmetli vardı,
"Mektubum nerde?"

"Şu intihar etmeden önce yazdığın mı? Bana olan nefretinden başka bir şey barındırmayan mektubun." Dedi kaşları kalkarken yüzündeki anlamsız ifadeyle.

"Tam olarak o."

Elini cebine soktu,
"Bilmem, çöptedir muhtemelen."

"Cebinde." Dedim tüm dikkatim cebindeyken.

Gözlerime baktı, elbette vermeyecekti bana.

"Savaşı biz mi kazandık?"

"Bir taraf çok güçlü diğer tarafsa savaşmaya bile cesaret edemeyecek kadar korkak olduğunda buna savaş denir mi?" Dudaklarını büzüp burnuna dokunmadan önce söyledi.

"Korkaklık ne demek bilmiyorsun sanırım, senin aynaya baktığında gördüğün şey korkaklık." Deyip kaşlarımı çattım.

Tek kaşını kaldırdı,
"Savaşsaydın, neden buraya geldin o zaman? Burda savaştan bihaber yaşıyorsun."

Derin bir nefes aldım, ayağa kalktım.

"Biz mı kazandık dedim?"

"Hayır, kazanmanın yanından bile geçemiyorsunuz."

"Ama savaşıyoruz.. değil mi?" Tereddütle sordum.

Döner sandalyeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı,

"Kurtlarla iş birliği yapmaya başladınız."

Dudaklarım kıvrıldı, kendi kendime fısıldadım 'Kazanacağız'.

"Hayır Kyungsoo, bu savaş bitmek üzere. Kurtlar hiçbir şeyi değiştiremez artık, insanların çoğu vazgeçmek üzere."

Sesi neden mutlu değildi?

"Sevinsene, insanlar ölünce sevinirsiniz siz."

"Biz canımıza kast eden insanlar ölünce sevinmez, kendimizi güvende hissederiz."

"Tanrı aşkına, insanlar mı canınıza kast ediyor? Tek bir hamleyle onlarcasını öldürebileceğin insanlar?"

Ayağa kalkıp yanıma yürüdü,
"Bir ordu kurdunuz Kyungsoo, en cesur en güçlüleriniz olduğu bir ordu. Bu savaşın başlaması için yeterliydi." Derken nefesi yüzüme çarpıyordu

Kehribar ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin