45- Senden asla tiksinmem

105 15 7
                                    

Yaralarımı daha fazla görmemek için hızla bornoza sarılıp banyodan çıktığımda yatağın üstünde yemek dolu bir tepsi vardı, bir de kapıyı kapatıp bana dönmüş bir Jongin.

Gözlerini kırpıştırıp dolaba yöneldi, onun olduğunu düşündüğüm kadar büyük bir tişört, bir eşofman ve iç çamaşırı verdi elime.

"Çıkayım mı?" Dedi çatallaşmış sesiyle.

"Gerek yok." Deyip ona arkamı döndüm.

Bornozu çıkarmadan iç çamaşırıyla eşofmani giyip bornozun iplerini çözdüm ve çıkarıp sağımda duran yatağın kenarına koymuştum ki yaptığım şeyin aptallığı dank etti, şimdi tüm o izler açık seçik Jongin'in gözleri önündeydi.

Tekrar uzandığım bornoz Jongin'e ait olan elle kenara çekildi, birkaç saniye sonra iki eli de yavaşça omuzlarımı buldu.

Ben bile o yaralara bakarken yüzüm ekşiyordu, şimdi onun bakıyor oluşunu istemiyordum.

Ona dönmeye çalıştığımda tutuşunu güçlendirdi, enseme değen sıcak nefesi yerini uzun bir öpücüğe bıraktığında nefes alamadığımı hissettim.

Birkaç saniye sonra da sesi kulaklarıma doldu,
"Senden asla tiksinmem Kyungsoo. Hele benim yüzümden olan bu yaralardan asla."

Nefeslerim sıklaşmışken kendini suçladığı her andan nefret ettiğimi fark ettim,
"Senin suçun değildi."

Omuzlarımdaki parmakları sırtımı bir çerçeve gibi çizip belime ulaştı ve o an asla beklemediğim bir şey oldu, Jongin eğilip her bir yarayı tek tek öpmeye başladı.

Resmen nefes almayı unuttuğum sırada onu durdurmak istedim,
"J-jongin."

Ellerinden biri belimi tamamen sardığında bir bütün gibiydik, sanki her bir parça birbiriyle tamamen uyumluydu.

Tamamen mayıştığımı hissettiğimde dudaklarıyla birlikte ellerinden biri de ayrıldı bedenimden, başımı onunla birlikte sola çevirdiğimde komodinin üstünde duran kremin kapağını açıyordu.

Sevgisini ileklerime kadar hissetmemk sağlayacak bir şeye başladı: Her bir yarayı yeniden tek tek öpüp üstüne krem sürdü.

İşi bittiğinde beni kendine döndürüp elinde tuttuğu tişörtü giydirecekti ki sol gözümden düşen yaş boynundan kalbime bir yol çizerken kollarımı boynuna doladım; mutluluktan, değer görüyor olmaktan, sevilmeyi ve sevmeyi hissetmektendi bu yaş.

"Teşekkür ederim Jongin.. her şey için."

Birkaç saniye sonra ondan ayrıldığımda elindeki tişörtü üstüme geçirip göz yaşlarımı sildi,
"Hadi artık yemek ye."

Başımı sallayıp yatağa oturdum, Jongin tepsiyi bağdaş kurduğum bacaklarımın üstüne koydu.

Birkaç kaşık aldıktan sonra biraz izlenmekten utandığımdan biraz da merak ettiğimden kafamı kaldırıp ona baktım.

"Gerçekten üsteğmen miyim?"

Beni izleyen oğlan silkelenip başını salladı,
"Hıhım tabip üsteğmensin, askeri doktorsun."

"Peki diğerleri.. Baekhyun, Junmyeon, Luhan, onlarla nasıl tanıştım?"

Birkaç saniye düşünüp dudaklarını araladı,
"Baekhyunla ortaokuldan beri arkadaşsınız, en yakın arkadaşın. Junmyeonla üniversitede tanıştınız, o bir subay, savaş başladığında da birlikte planlar yaptınız, birlikte savaştınız. Luhan'la biraz daha sonra birlikte kalmaya başladığınız evde tanıştınız."

Kehribar ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin