31- Bul beni

103 16 7
                                    

"Jongin! Jongin ne olursun dur!"

Hızla gözlerimi açıp üstümü kontrol ettim, lanet olası kabuslar peşimi bırakmıyordu, şimdi de Jongin bana zarar veriyordu.

"Gerçek değil, biliyorum gerçek değil. Hepsi yalan, biz birbirimizi çok seviyoruz. Jongin benim kılıma zarar gelse dünyayı yakar, bana asla vurmaz."

Üstüme giydirdikleri tişört terden sırılsıklamdı, âni hareket ettikçe vücudumdaki tüm yaralar sızlıyordu.

Askeri eğitimlerin ne kadar zor olduğundan yakındığım zamanlar Tanrı buna gülüyor muydu acaba?

Çünkü şu an nefes almak bile o kadar zordu ki her an gözlerim doluyor, 'öleceğim' kelimesi her harfinden bir ritim oluşturup beynimde dolanıp duruyordu.

Jackson Wang içeri girip elindeki havluyu bana attı, canı sıkılmış görünüyordu demek ki planındaki hataları nasıl telafi edeceğini henüz bulamamıştı.

Havluyla yüzümdeki terleri sildim, kafasını kaldırıp bana baktı, ellerini saçlarına çıkarmış sıkkınlıkla nefes alıp veriyordu.

"Do Kyungsoo, nasıl yapacağım?"

Kaşlarımı çattım, planındaki eksikler için benden mi bilgi alacaktı tanrı aşkına?

"Jackson Wang, bunun hakkında tek kelime etmem."

Hoş cevabı da bilmiyordum ve şu an görmek istediğim son kişi oydu.

"Jongin seni aramaya başlamış."

Günler sonra yüzüme güzel bir gülümseme yayıldı, 'gerçekten mi?' diye sorup 'evet' cevabını almayı çok istedim ama kafamı yana çevirdim sadece, öyle delicesine umutlanmıştım ki mutluluktan ağlamak istiyordum.

"Bu yüzden gidiyoruz, yarım saat sonra yola çıkmış olacağız."

Alt dudağımı ısırdım, acilen bir şeyler yapmam gerekiyordu.

Jackson Wang odadan çıktı ve yarım saat sonra bana iğneyi yapan vampir geldi, başka bir iğne tekrar elindeydi; gözlerimi kapayıp iğneyi hızlıca yapmasını ve gitmesini bekledim.

İğneyi yaptıktan sonra parmaklarıma dokundu, gözlerimi açıp ona baktım, elindeki su bardağını bana uzatınca tereddütle ona döndüm.

"İlaçlı değil, bu kadar dozu üst üste veremeyiz zaten."

Çok susamıştım, hızlıca içip bardağı ona uzattım,
"Teşekkür ed-"

Bardağı alırken elime bıraktığı metal şeyin soğukluğuyla durdum, parmaklarımın arasına bir jilet bıraktı.

Kafamı kaldırıp şaşkınlıkla ona baktım, kendimi öldürmemi söylüyordu bana; gözümden düşen damla aralanmış dudaklarımın kenarından boynuma düştü, nasıl yapıyordu böyle bir şeyi?

Nasıl yapabilirdim ki bunu, Jongin beni aramaya başlamışken hem de!

Neden kendimi öldürmem gerekiyordu ki?

Birkaç dakika sonra başka bir vampir gelip ellerimi kelepçeledi ve sırtımdan ittirerek dışarı çıkardı beni, bir araca bindik ve ilerlemeye başladık.

Alt üniforma hâlâ üstümdeydi ama cebindekileri almışlardı tabii ki, bileğime sarılı olan fıları çıkardım ve okşarken bir yandan jiletle küçük küçük parçalara ayırmaya başladım, bunun işe yaraması için dua ediyordum.

Kestikçe elimi camdan sarkıtıp dışarıyı izliyor gibi küçük parçaları yola atmaya başladım.

"Ne o son birkaç kez dışarıyı izlemek mi istedin Do Kyungsoo?"

Kehribar ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin