22 - Nasıl yaparsın

96 16 0
                                    

Üstümdeki askeri üniformaya baktım, altı yıl boyunca bir an olsun üstümden çıkmayan üniformaya.

Karargâha gelmiştik, askeri tıp mezunu olduğum için üniformamı vermişlerdi ve şimdi de komutanlar benimle konuşuyordu.

"Bunca zaman nerdeydin, nasıl geri geldin bilmiyorum ve sormayacağım Do Kyungsoo. Tek bildiğim çok fazla yaralımızın olduğu, şunu aklından çıkarma: bir doktora o kadar çok ihtiyacımız var ki seni asla tehlikeye atmayacağız, kendini hep geride tutacaksın."

Durumun bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum ve suçluluk duygusu yavaş yavaş omuzlarıma iniyordu, hızla kafamı salladım.

"Şimdi revire git ve yaralılara bak."

"Emredersiniz komutanım."

Postallarımın ağırlığı her adım attığımda kendini belli edip, tok sesler çıkarırken hızla revire gittim; tüm sedyeler doluydu ve yaralıların bir kısmı yere oturmuştu, birkaç beyaz üniformalı doktor vardı ama yetmedikleri belliydi.

"Hangisi en ağır durumda olanı?" Dedim eldivenleri elime geçirirken.

Asistanlardan biri kolumdan tutup bir sedyeye yönlendirdi beni, hızla yaralının tişörtünü kesti ve büyük yarayı gözler önüne serdi.

"Onu gözden çıkardık Bay Do, lütfen başka yaralılara bakın."

"Hayır! Ne olur yardım edin babama!"

Üniformamın pantolon kısmını tutup yere çökmüş yalvaran kız çocuğuna baktım, benim en büyük zaafım buydu işte: İnsanları ölüme terk edememek.

Kan olmuş eldivenlerime baktım,
"Sakin ol ve ayağa kalk, babanı kurtaracağım. Sen güçlü ol ki baban da güçlü olsun."

Göz yaşları arasından kafanı salladı hızla ve ayağa kalktı.

"Tamam, tamam güçlü olacağım yeter ki babamı kurtarın."

Üstü başı toz içindeydi, gözleri ağlamaktan kızarmıştı; yıllardır vampirlerin ve iyi bakılan insanların arasındaydım şimdi böyle bir sefalet görmek, insanların ne kadar da korunmaya muhtaç varlıklar olduğunu hatırlamamı sağlamıştı.

"Ameliyathane?"

Asistan bana bakıp dudaklarını ısırdı, sedyeyi ilerletmeye başladığında arkasından yürüdüm.

"Ameliyathane diye tanımlamak ne kadar mümkün bilmiyorum Bay Do."

Geldiğimiz derme çatma odaya baktım, aydınlatma için tavandan bir floresan sarkıtmışlardı.

Derin bir nefes aldım,
"Pekâlâ başlıyoruz, birkaç asistan daha çağır ve anestezi malzemeleri istiyorum."

Asistanlar gerçek anlamda asistandı, muhtemelen tıp fakültelerinin ortasında savaş başlamıştı ve devam edememişlerdi; anestezi etkisine almayı bildiklerini dahi sanmıyordum ama sorun değildi çünkü uzun süre burdaydım ve hepsine bir şeyler öğretebilirdim, muhtemelen yapacağım ilk şey şu ameliyathaneyi düzenlemek olacaktı.

Getirdiği malzemelere ve bana endişeli gözlerle bakan asistanlara döndüm, uzun boylu birine hastayı işaret ettim.

"Serumu bağla."

"Hemen."

Bir diğerine baktım,
"Malzemelerin isimlerini biliyor musun?"

Hızla kafasını salladı,
"Tamam, sen benim istediğim şeyleri vereceksin."

Sarı saçlarını topuz yapmış bana bakan asistana döndüm,
"Sen kalp atışlarını ve hayatsal fonksiyonlarını takip edeceksin, en ufak bir pürüzde bana söyleyeceksin."

Kehribar ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin