Güne kedimin beni yalamasıyla başladım. Dün Çağan'la dertleşmiştik. Peki ya o neredeydi ? Ee tabii benim dertlerimi dinlemekten sıkılmıştır. Benden kaçması çok normal. Sonra yerdeki telefonuma uzandım. Geçen gün yüklettiğim uygulamadan mesaj gelmişti,
Acaba yaratılış sebebim, varlığımın bir yalandan ibaret olduğunu anlamak mıdır? Bütün maç bu mu? İnanmam. Size şunu söyleyeyim ki benim gibi yer altı adamlarını sıkı kontrol etmek lazım. Kırk sene yeraltında sesimizi çıkaramayız ama bir fırsatını bulup yeryüzüne çıktık mı, kimse bizi susturamaz.
Başım çok ağrıyordu ve keyfimin dediğini yani Çağan'ı arama fikrini bir kenara bırakıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi de fırçaladıktan sonra buzdolabının kapağını açtım. Anneannem hastaneye gitmeden önce yemek yapmıştı ve yine gözlerim dolmuştu. Sonra tencerenin kapağını açtım. İçinde kabak vardı. Ocağın altını yaktım. Evet, kahvaltıda kabak yiyecektim. Isıttıktan sonra tabağıma biraz alıp yemeğimi bitirdim. Ardından Çağan aradı.
"Alo?" dedim.
"Alo Didem, günaydın. Erkenden yanından ayrılmam gerekti, iş ile alakalı bir problem oldu. Seni de uyandırmak istemedim." dedi uykulu bir ses tonuyla.
"Peki, anladım." dedim saçma bir tavırla. Yaklaşık 30 saniye boyunca ikimiz de konuşmadık. Sonra ben konuşmaya başladım.
"Bu arada Çağan, ben bu evden taşınacağım ve iş yerinden uzak olmayacak şartıyla bir ev bakıyorum." dedim.
"Bizim binamızın alt katı boş. Beğenirsen oraya taşın. Yani istersen taşın. Seni zorlayamam tabii..." dedi.
Aptal bir gülümsemeyle "Tamam, birazdan eğer müsaitsen gelip bakacağım." dedim.
"Tamam birazdan gel. Bir de... Sen bugün işe gelecek misin?" diye sordu.
"Muhtemelen yeni bir ev bulana kadar gelmeyeceğim." dedim.
"Peki. Didem ben şimdi kapatıyorum. Ben sana birazdan konumu atarım." dedi
"Peki görüşmek üzere." deyip telefonu kapattım. Ardından kucağıma Mia'yı alıp sevdim. Mamasını ve suyunu verdikten sonra giyinmeye başladım. Siyah taytımı, beyaz sweeatımı ve siyah şişme montumu giyip evden tam ayrılacaktım ki kedim çok güzel bakıyordu. Ona kıyamadım ve kucağıma alıp onunla beraber evden çıktık. Yarım saat sonra Çağan'ın attığı konuma varabilmiştik. Çağan beni görür görmez şaşırmıştı. Kim ev bakmaya kedisiyle gelirdi ki? Sanırım sadece ben.
"Oo... Mia Hanım'da gelmiş." dedi sırıtarak.
"Evet. Tam çıkacaktım ki gözlerim ona kaydı. Çok güzel bakıyordu. Ben de onunla gelmek istedim." dedim.
"Peki, gel sana evin içini göstereyim." dedi merdivenleri işaret ederek. Birlikte birkaç kat çıktık. Burası büyük bir apartmandı. Ardından Çağan anahtarla kapıyı açtı. Ama bir saniye, benim bildiğim anahtar emlakçılarda olur ve evi de onlar gezdirir. Ama bu evin kapısını Çağan açmıştı. Ev ona mı aitti? Ya da ben ona mı kira ödeyecektim?
"İşte burası salon, burası balkon..." derken tüm odaları gezdik. Evi beğenmiştim açıkçası. Sadece ben ve kedim yaşayacaktık ve bence gayet iyiydi. Hem manzarası da vardı. İnsanların birbirine gösterdiği sevgi ve mutluluğu görebilecektim. Aynı zamanda kötülüğü ve adaletsizlikleri de görebilecektim.
"Kirası ne kadar buranın?" diye sorarken utanmıştım.
"Boş ver şimdi kirayı falan... Beğendin mi onu söyle." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hengame
Fantasía"Her şey düzelecek, değil mi?" Duraksadı ve dudaklarının arasından sadece üç kelime çıktı... "Elbet bir gün..."