Mutlu bir ailesi vardı Ten'in,hem de çok mutlu.Dışarıdan bakanlar için kıskanılacak derecede mutlu ve huzurlu bir aile.
Annesiyle arası çok iyiydi,babasıyla da.Evin tek çocuğu olduğu için hep el üstünde tutulurdu.Her zaman ortak bir fikre ulaşılır ve beraber hareket edilirdi.Yoğun iş tempolarına rağmen asla çocuklarıyla ilgilenmekten vazgeçmeyen bir aileydi.
O zaman sorun neydi?Sorun her zamanki gibi çevreydi.Çekirdeğe dahil olan ve asla ondan ayrılmayan dış katmandı.Babasının kardeşiydi sorun.
Ten'in annesi iç mimar,babası ise ticaretle uğraşan biriydi.İkisinin de evde bulundukları tek vakit akşam oluyordu.Bazen babası hiç gelmezdi,yurt dışında olurdu.Bazen annesinin işleri uzardı ya da acil bir işi çıkardı bu yüzden Ten'i amcasına bırakırdı.
Ten'e bakacak bir büyükannesi,dedesi,teyzesi yoktu.Annesi kendi ailesinden farklı bir şehirde oturuyordu ve oturduğu şehirde sadece babasının küçük kardeşi yer alıyordu.Zaten babasının sahip olduğu tek akrabası da kardeşiydi.Ve amcasının da çiçekçi dükkanı vardı oldukça hoş gözüken.Günlerinin çoğunu burada geçiren biri için oldukça normaldi çiçekleri sevmesi.
Ya da tek şahit onlar olduğu için.Küçük olduğu için yanından ayırmadığı biricik oğlunu yedi sekiz yaşlarına gelince artık gönül rahatlığı ile amcasının dükkanına bırakabiliyordu.Dükkan çok işlek olmadığı için acil bir şeyde bırakılacak en güvenli yerdi.Amcası çok severdi Ten'i.Onun istediklerini yapardı,hiç reddetmezdi.Hatta bazen onu kendi isteği ile gezmeye götürürdü,ona kıyafetler alırdı,oyuncaklar alırdı.
Sürekli şehir şehir,ülke ülke dolanan babasının yerini doldurmaya çalışırdı amcası.Ten de severdi amcasını.Ona olan ilgisi çok hoşuna giderdi.Onu kucağına alıp saçlarını okşamasını,sırtını okşamasını çok severdi.Nereden bilebilirdi ki o dokunuşların sevgi barındırmadığını?Birbirleriyle içli dışlı oldukları,Ten'e bakma rolünü üstlendiği yaşlardı yedi sekiz yaşlar.Ve Ten için acının,umutsuzluğun yıllarıydı.Artık ailesi o kadar alışmıştı ki Ten'i amcasının yanına bırakmaya sormuyorlardı bile müsait misin diye.
Amcasını çok seven kişi artık ondan nefret etmeye başlamıştı yedi sekiz yaşlarında.Onun dokunuşlarında huzur bulan çocuk nefret etmişti dokunduğu her bir vücut parçasından.Dükkanına kışın,yaza göre daha az kişinin gelmesiyle rahat tavırlar göstermeye başlayan amca gün geçtikçe Ten'e hoş olmayan hareketlerde ve dokunuşlarda bulunuyordu.Nereden bilebilirdi üstünü giydirme bahanesi ile Ten'in o küçük ve narin bedenini incelediğini?Nereden bilebilirdi 'kapıyı kapatma içeride kilitli kalırsın' derken kapısı açık bir şekilde tuvaletini yaparken onu izlediğini?Nereden bilebilirdi bir insanın ne kadar yakın olursa olsun özel bölgelerine dokunulmaması gerektiğini?
Bilmiyordu işte.Saftı,aptaldı en çokta kandırılmıştı.Her günü zihni bozuk bir adam ve onun yalanlarıyla geçiyordu.O yaşlardaki biri için inanılası şeylerdi.Özellikle de anne ve babasından daha çok gördüğü amcasının dediklerine inanmalıydı yoksa amcası ona kötü davranırdı.İsteklerini yerine getirmediği zaman Ten'e tokat atardı.İstemediğini söylediği zaman duvara fırlatırdı küçük bedeni büyük elleriyle.Kurnazdı amcası.Vücudunda darp izleri belli olmasın diye ona zarar vermemeye özen gösterirdi.Tek bir bağırışı bile Ten'in yerinde titremesine neden olurdu zaten.
Günlerinin çoğu güzel bir çiçekçi dükkanında iğrenç bir adamla geçiyordu.Korkuyordu,bir şey diyemiyordu.Sormak istiyordu,'bana ayıp dediğin şeyler amcam için ayıp değil anne' demek istiyordu.Amcasının ona yaptığı ve gösterdiği şeyleri sormak istiyordu ama açamıyordu ağzını.Sanki ağzını açarsa amcası bir anda belirip ona zarar verecekmiş gibi hissediyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/254626547-288-k469972.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A way to say goodbye | taeten |
FanfictionSedum çiçeğinin kırılan sürgünü bir dilek tutularak eve asıldığında bitki çiçek açarsa dileğin yerine geleceğine inanılırmış.