''Hiç hazır değilim.''Acı bir gülümseme kalmıştı yüzünde.Sesi neşe dolu çıkarken en küçük parçasından yanmaya başlamıştı.Güya bugün neşelendirmeye çalışacaktı kendini,yanındakini.Ama becerememişti bir türlü.
Birkaç dakikadır evlerinin arka tarafındaki çimenlikte oturuyorlardı.Bağdaş kuran bacakları birbirine değerken rahatsız hissedip kendine doğru çekmişti bacaklarını.Boğazı acıyordu,konuşmak istemiyordu.Ama onu yol etmek için gelen arkadaşıyla son kez sohbet etmeliydi.
''Önceden de bildiğin bir şeydi.''Yanındaki kendisinden daha rahatken kaçamak bakışlar atıyordu ona.Geçenlerde kimseye ellettirmediği saçlarını kesmişti kendi elleriyle.O yumuşaklığı hala hissediyordu ellerinde.Başını okşamak istiyordu tekrar.
''Evet belki de son bir senem bu düşünceyle geçti ama eyleme dökmek daha zor her şeyden.''Dili yavaş yavaş çözülmeye başlamıştı.Konuşması gerekiyordu çünkü biriktirdiği çok şey vardı içinde.
Sınava haftalar kala,en son bir barda Ten dökmüştü içini Taeyong'a 'en çok sana bağımlıyım' diyerek.Sıra Taeyong'daydı.Ama Taeyong için her şeyi açıklayacak cümlesi yoktu,cümleleri vardı.Bu yüzden çok pratiğini yapmıştı bu gecenin,son gecenin.
''Sana günaydın mesajı atarım.''Ten aralarındaki sohbetin devamını sağlamaya çalışırken Taeyong tekrardan gülümsedi.
''Saat farkına takılmazsan.''
''Aramızda sekiz saat var değil mi?''Ten'in sorusuyla beraber durdu Taeyong.Ten ile beraber o akşam gittikleri bardan yine buruk ayrılmışlardı.Özellikle Ten o sözünden sonra Taeyong'la arasına mesafe koymuştu.Her ne kadar Taeyong'a sınava gireceğin için seni meşgul etmek istemiyorum dese bile başka bir neden olduğunu biliyordu.O günden beri daha az görüşmüşlerdi,belki yirmi dakika belki de otuz dakika.Oldukça az vakit geçirirlerken Taeyong da derse vermişti kendini iyice.Ve sonunda da sınava girip istediği sonucu almıştı.Zaten ailesi son bir yılını Kore'ye taşınma planlarını anlatarak geçirmişti.Hatta sınava bir ay kala evlerini bile tutmuşlardı.Taeyong'un orayı kazanacağından oldukça eminlerdi ve Ten de buna mani olmak istemiyordu.Bu yüzden bırakmıştı Taeyong'u ve daha az görüşmüştü.
''Konuşmak için uygun saatler bulmaya çalışacağım.''Ten arkadaşına onay vermek amaçlı başını sallarken devam etti Taeyong.''Eğer çalışırsan aynı üniversitede okuyabiliriz.''Sürekli bunu söyleyip duruyordu Ten'e.
''Babamın Kore'ye taşınma fikrine sıcak baktığını düşünmüyorum.''Ama bir türlü olumlu bir tepki alamıyordu.
''Taşınmak zorunda değilsiniz.Sadece dört seneni benimle beraber geçirebilirsin.''
''Güzel senaryolar.''Ten de takınmıştı o acı gülümsemeyi yüzüne.
''Bunlar senaryo değil,gerçek de olabilir.''Taeyong'un dilinde tüy bitmişti artık açıklama yapmaktan fakat son kez de olsa şansını denemek istemişti.''Mesaj atmayı ihmal etme.Her hafta seni arayacağım.''
Ten duyduğu ile birkaç saniye duraksadı.İçinde bilmediği bir duygu yoğunluğu vardı.''Neden bir daha görüşemeyecekmişiz gibi hissediyorum?''Bunu hisseden tek kendisi değildi fakat birinin yalan söylemesi gerekiyordu.
''Seni özlediğim zaman,birbirimizi özlediğimiz zaman yanına gelirim.''Ve yalan işini yine Taeyong üstlenmişti.
''Yerine getiremeyeceğin sözler verme bana.''Oldukça düz bir tonlama yapmıştı ama oldukça dokunaklı gelmişti kulağa.Karşı tarafın hatalarını defalarca yüzüne vurması gerekiyor gibiydi,ne yaparsa yapsın affetmeyecekti.
Bunu da bildiği için alışması gerektiğini düşündü ama nereye kadar dayanabileceğini bilmiyordu.Son günleri diye bir şey dememeyi tercih etti ve onun suyundan gitmek istedi.Sakince bir nefes aldı ve sesinin kızgın çıkmamasına özen gösterdi.''Neden bana inanmıyorsun?''Kaç kere sormuştu bu soruyu bilmiyordu fakat Ten her defasında farklı bir cevap veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A way to say goodbye | taeten |
FanfictionSedum çiçeğinin kırılan sürgünü bir dilek tutularak eve asıldığında bitki çiçek açarsa dileğin yerine geleceğine inanılırmış.