our hope is in a headlock

109 23 31
                                    

Evinde,her bir odada bulunan birkaç saksı ve bahçedeki yeni filizlenmeye başlayan çiçeklerle ilgilenen çocuk oldukça huzurlu bir şekilde gününü devam ettiriyordu.Yaz tatilinin bitmesine ve okulların başlamasına daha beş hafta varken bu gelişmemiş kasabada yapabileceği en zevkli işi yapıyordu.
Normal koşullarda odasından mutfağa merdiven inmemek için yemeğe bile inmeyen çocuk,konu çiçekleri olunca erinmeden bakımlarını yapardı.
Çiçeklere karşı özel bir bağı vardı.Onun yaşlarındaki çocuklar oldukça popüler olan internet salgınıyla ilgilenirken Ten'in ilgisini çekmiyordu bu.Onun için bu kasabayı yaşanılabilir kılan tek şey bitkilerdi.

Her zamanki gibi karnının acıkmasıyla bahçeden annesinin yanına gelmiş ve onun için bir şeyler hazırlamasını istemişti.Annesi ise onu reddederek birazdan arkadaşının evine gideceklerini söylemişti.Ten evden çıkmayı sevmiyordu,konu Taeyong'un evi olsa bile çok nadir giderdi.Özellikle ailesiyle gittiği oturmalardan nefret ediyordu ama Ten'in annesi onu asla evde yalnız bırakmazdı.Bu yüzden hiç münakaşaya girmeden annesinin dediğini kabul etmiş ve giyinmek üzere odasına çıkmıştı.
Sarı bir gömlek ve kot pantolon giyip gömleği içine sokarken merdivenlerden iniyordu.
Annesinin hazırlanmasının uzun süreceğini bildiği için salona gelmiş,televizyonu açmış ve ilgilenmediği programı sadece ses olsun diye izlemeye başlamıştı.
Neyse ki annesi her zamankinden daha kısa sürede hazırlanıp Ten'in yanına gelmişti.

Son hazırlıklarını tamamladıktan sonra da evden çıktılar.Taeyong'ların evi onlara yürüme mesafesiyle yaklaşık yarım saatlik uzaklıktayken annesi yürümek için erken çıkmıştı evden.
İkili yürürken havayı karartmıştı ama Taeyong'ların evine tam vaktinde gelebilmişlerdi.Zili çalıp içeriye geçerken her zamanki gibi Taeyong'un annesi Ten'e övgüler yağdırıp ne kadar yakışıklı gözüktüğünden bahsetmeyi de ihmal etmemişti.
Mahalledeki her evin yapısı aynı plana sahipken Ten,Taeyong'un üst katta olabileceğini düşünerek merdivenlere yöneldi fakat onun annesi oğlunun evde olmadığını söyleyince onlarla birlikte salona geçmek zorunda kaldı.

Hiçbir şey yapmadan etraftaki yaşlı insan sohbetlerini dinleyerek yemek yiyen Ten gitgide sıkılmaya başlıyordu.Ufak ufak annesine bakışlar atarken Taeyong'un annesi en sonunda rahatsız olup oğlunu aramış ve gelip Ten'i de alması için onu ikna etmişti.Kadın bunu Ten'e sormadan yaptığı için Ten'in reddetme gibi bir imkanı yoktu.Taeyong ve kuzeninin onu almaya geleceğine karar verilmişti çoktan.

Ten inkar etmeden Taeyong'un annesine teşekkür etmiş ve yemeğini bitirmişti onlar gelene kadar.Gelen korna sesiyle istemeyerek de olsa masadan kalkmış ve herkese veda ederek kapıda onun için gelmiş arabaya doğru yürümeye başlamıştı.
Tedirgin hissettiği için aklında diyeceklerini toparlayıp ezberledikten sonra arabanın kapısını açtı ve direkt konuşmaya başladı."Ben istemedim annen-''Arabaya biner binmez kendini açıklama ihtiyacı hisseden Ten Taeyong'un yanına oturmuş ve direkt söze girmişti.
Arabayı kullanan ve onu almaya gelen arkadaşının kuzeni,Ten'in telaşlı olduğunu görünce söyleyeceklerini yarıda kesti.

''Selam Ten.''Ten de yaptığının ayıp olduğunu anlayarak bakışlarını dikiz aynasına çevirdi sürücü koltuğundaki oturan adamı görmek için.

''Merhaba.''Aralarında kısa bir selamlaşma gerçekleştikten sonra araba çalışmaya başlamıştı.

Ten çok da rahat olmayan koltuklara sırtını yasladı.Bir süre sadece arabanın çakıllı yollarda gidişini dinleyen ikiliden sessizliği bozan Taeyong oldu."Bize geleceğini düşünmemiştim.''

Ten Taeyong'a baktı şaşırdığını belli edercesine.''Annem evde tek bırakmıyor,biliyorsun.''Son kelimesini özellikle vurgularken Taeyong aldırış etmemişti ve kendini yine arabaya çarpan çakıl taşlarının sesine bırakmıştı.

A way to say goodbye | taeten |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin