01.02.2021Merhaba!
Bu selamım, bağındaki her gülü başkasının sulamasını bekleyen kalbi kırık tomurcuklarıma.
Toprağa atılan her tohum seninse, sulayanı da sen olmalısın. Kimsenin çölünde işin yok. Kimsenin suyunda gözün yok. Senin toprağın senin suyun senin gülün. Kimsenin o gülde hakkı yok!Solan her gülün intikamını almayacağız çünkü kimsenin kininin hamalı değiliz. Ama yeniden filizlenmesi için canla başla çabalayacağız.
Tohumdan tomurcuğa, tomurcuktan gonca güle. Daima💛
*_*_*
" 'Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni...' " diyor, William SHAKESPEARE." Diyerek başladım sözlerime. Aklıma doluşan Shakespeare dizelerini bir kenara bıraktım, senelerdir işlediğim şiirimin gözlerinin içine baktım.
Can kurtarıcı en çok da can alıcı gözleri!
Ateşe verilmiş yeşilin külüyle buluştuğu gözleri!
Ah, ela gözleri!
"Bu, benim hikayemin nasıl biteceğinin özeti olsun sana. Ben içinde coşkun ırmakların aktığı, rengarenk çiçeklerin, kelebeklerin olduğu, çocukların şen kahkahalarının yankılandığı bir şehir değilim. Ben içimin mezar taşlarını sayıyorum. Bu mezarlar bana ait, hepsinin üstünde benim adım yazıyor. Benim gönlüm, zihnimin cehenneminin görünen yüzü." Dedim tek nefeste.
Elimdeki bardakla hayali bir daire çizdim masada. Karşımda oturuyor, gözlerimin derinlerinde mezar taşlarının ismini okuyordu. Aradığı bir isim vardı muhakkak, gördüğünün aksine.
"Ve bir de şimdi senin mezarın var bu şehirde."
Uzun uzun baktı gözlerime. Sanki ödeşmek istercesine mezarlarımdan birini kazdı. İçimde defalarca öldürdüğüm beni aldı, kendi gözlerine taşıdı. Aleve verilmiş, kızarıklığı hala belli olan ela gözlerinin en kuytu köşesini kazdı, beni oraya gömdü. İkinci kez.
Bin kere öldürdü, ikinci kez gömdü.
"Bu benim şiirimin başlangıcı değil. Bu benim sana vedam. Bir bıçak ile başladı. Yaralar, şiirler, şarkılar ve aşkla devam etti şiirimiz. Bir kurşun ile son bulacak."
Önce seneler önce bıçak tuttuğum, yolumun onunla kesişmesine sebep olan sol elim yanmaya başladı. 'Ben buradayım!' diyen karnımın sol yanı alev aldı sanki. Çantamdaki şiirlerim tutuştu. Kulağımdan o son şarkı silindi. Aşk yani vezirim, devrilmek için onun ela gözlerindeki cenaze törenimin bitmesini bekliyor.
Geldiğimden beri hep ben konuştum, o sustu. Ara ara elindeki kadehi dudakları ile buluşturdu. Baktı baktı baktı...
Henüz nelere sebep olduğunu kendisinin bile bilmediği o güzel dudaklarını bu gece bana cevap vermek için ilk defa araladı.
"Benim için bir başlangıç değilsin sen Firdevs. Sen, benim bitiş noktamsın."
Cümlesinin bitimiyle eş zamanlı, dibini gördüğü şişeden bir kadeh daha doldurdu. Ağır ağır kapağını kapattı, buz dolu kabın içine tekrar yerleştirdi. Tüm bunları yaparken bakışlarını gözlerimden bir an bile çekmedi. Bedenini masaya yasladı, adem elmasını yutkunarak çok kısa bir an yerinden etti ve arkasından yeniden konuşmaya başladı.
"Bu Dünya'dan vazgeçen bir tek Shakespeare değil. Ölümle kurtulacağını sanan da." Dedikten sonra bedenini arkaya yasladı.
Yüzümün her zerresinde bakışlarını gezdirdi. Yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti. Ellerini dizlerine vurdu ve ani bir hamle ile ayağa kalktı. Bol tişörtünün katlanan bel kısmını düzeltti. Yanındaki sandalyeden ceketini aldı, karşısında oturan benden bir an olsun bakışlarını çekmeyişi ile beni idam sehpasına taşıdı.
Gidiyordu.
Bu gece, onca anıyı birkaç kadehte sindirmiş bir halde, zaferle gidiyordu. Yanımda durdu. Masanın üstüne üç dört tane mavi banknot bıraktı. Sol elini omzuma koydu. Bakışlarını benden sonunda çekti ve meyhanenin cam duvarından dışarıya çevirdi. Karanlığın hakim olduğu şehir, şimdi ela gözlerinde hüküm sürüyordu.
Ben silindim gözlerinden, anıları silindi, acıları silindi bir gece kaldı gözlerinde.
"Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız koymak var, o koyuyor adama." **
Elini çekti. Çıkışa doğru yürümeye başladı.
O gitti, ben kaldım.
66. Sone yazılmamış her dizemin üzerine çöktü, tüm şiirlerimi elimden aldı. Bir şiirimin gidişini bile izletti bana.
Bir şiirim, bir meyhane masasında beni bitirmediği kadehi ile bıraktı.
Bir şiirim, bir kadeh gibi yarım bıraktı beni.
Benim kadehimi elime aldım ve yere attım. Etraftaki birkaç bakış bana dönse de aldırış etmedim. Cihan'ın kadehini aldım. Dudaklarının denk geldiği kısmı buldum, dudaklarıma dayadım. Tek seferde yarısından fazlası dolu olan kadehi kafama diktim ve onu benden alan geceye doğru mırıldandım.
"Bütün bunlar, senin suçun Shakespeare."
*-*-*
**/ William Shakespeare 66. Sone şiirinin Can Yücel çevirisinden bir alıntı.
Kavuşmak üzere 💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
66. Sone
General Fiction"Hayattaki tüm soyut kavramları somuta dökecek olsaydım eğer bunu bir satranç tahtasının üstüne dökerdim. İlk taşım piyon, şüphesiz umudum olurdu. Önemsemediğim, nasıl olsa bundan çok var dediğim, ilk vazgeçtiğim. İlk öne sürdüğüm. İkinci taşım at...