Bara gidiyordum. Dar ,ıssız ve oldukça karanlık sokakta yürüyordum. Her türlü pisliğin içine bulanmış sokak beni ağırlıyordu. Kenarda mal satanlar, kadın pazarlayanlar, içip içip sızmış adamlar doluydu.
Biraz içmiştim. Bu yüzden hareketlerim aksaktı. Zikzak çizen ayaklarım da bunun kanıtıydı. Kafam çok ağır geliyordu bedenime. Çok doluydum. Kafamda açık bir sürü sekme vardı.
Yürürken ayağım yerde yatan bir sarhoşa takıldığında düşecek gibi oldum. Kızgınlıkla adama dönüp bağırmaya başladım. Böyle olurdu bazen. Öfkelisindir, kırgınsındır, bitkinsindir ama sessiz kalırsın. Sonra elin yanlışlıkla bir şeye takılır, bir şeyler kırılır, bağırırsın. Büyük şeyleri içinde bastırdığın için küçük şeylere tahammül edemez noktaya gelirsin.
Mekana gidiyordum. İnsanların bana tuhaf baktıklarını fark ettim. Bu bakışlarının neden olduğunu düşündüm bir süre. Sonunda elimdeki ve yüzümdeki kan izlerini hatırladım. Kurumuş ve değdiği noktamı gerecek raddeye gelmişti. Hemen sırt çantamı önüme getirdim ve içinden ıslak mendil çıkardım.
Ellerimi ve yüzümü silerken mekanın girişine gelmiştim. Barın önünde korumalar vardı. Sıranın yanından geçerek kapıya doğru yürüdüm. Adamlar beni görünce başlarıyla selam vererek kapıyı açtılar ve içeriye girdim.
.
.
Bugün işler yoğundu. Yeni kokteyller hazırlamaya uğraşırken aynı zamanda müşterilerle de ilgileniyordum. Neyse ki her şeye yetişebiliyordum.
İşime devam ederken etrafa şöyle bir göz gezdirmek istedim. Tam o an bakışlarım biriyle buluştu. Kokteyli sallarken hareketlerim durdu. Sadece ona odaklandım çünkü o da tam olarak bana bakıyordu.
Beni mi izliyordu saatlerdir?
Elindeki viskisini tam dudaklarında durdurmuştu o da. Sonra yavaşça yudumladı ve ben boğazından akışını bile hissettim sanki. Koltukta yayılmış tek başına oturuyordu. Sarı saçları yüzüne dağılmıştı.
Nedensizce yutkunma ihtiyacı hissettim. Bedenimde bıraktığı etkiye anlam veremez durumdaydım. Sonrasındaysa sonunda kendime gelerek hemen önüme döndüm. İşime devam ettim. Burada böyle şeyler hep olurdu. Bir sürü sarhoş testosteron yığınıydı sonuçta. Sonunda diğer kişi geldiğinde yerimi ona verdim ve içeriye yürüdüm. Yorulmuştum.
Soyunma odasına girdiğimde içerinin boş olduğunu görünce rahatladım. Kapıyı kapattım ve içeriye girdim. Dolabıma doğru ilerleyerek İçinden kıyafetlerimi çıkardım. Tam o anda aklıma içerde göz göze geldiğimiz adam geldi. Kaşlarımı derinden çattım. Farklı bir havası vardı. Bedenimden ziyade hareketlerimi inceliyor gibiydi. Bunu sonra düşünmeye karar vererek giyindim ve dışarı çıktım.
Yürürken bir anda biri tarafından çekildim ve duvara yaslandım. Olayın aniliğiyle tepki verememiştim. Dalgın olduğumdan bunu bana yapan kişiyi de fark edememiştim. Başımı kaldırıp bu aptalın kim olduğuna baktığımda onu gördüm. Gözlerimizin uzun süre birbirinde asılı kaldığı adamı.
O olduğunu anlar anlamaz kaşlarım sanki mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Son derece sakin ve bir o kadar da çevik bir hareketle ellerimi kaldırarak üzerimden ittirdim. Böyle bir hareketi yadırgamadan kendiliğinden çekildi. Ellerini pantolonunun ön cebine koyup beni incelemeye başladı.
Sarhoşun tekiyle uğraşmak için fazla yorgun olduğumdan yanından sıyrılıp gitmeye karar vermiştim ki kolumdan çekerek beni eski yerime getirdi.
Ne istiyordu? Açıklama yapması için susup onu beklemeye karar verdim. Şu an o kadar yorgundum ki tepki dahi veremezdim. Uzun süre birbirimizin yüzünü incelemeye başladık. Sarı saçları vardı. Mavi gözleri, dağınık saçlarıyla uyum içindeydi. Kemikli çenesi dişlerini sıktığını belli edercesine kaskatıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Kadeh (+18)
General Fictionİki savaşçı kişi, aşkı ve düşmanlığı arasında sıkışıp kalır. Bir olup herkese galip gelen psikopat çiftimiz, kendileri arasındaki savaşta galip gelebilecek midirler? Alıntı; "Bazen elindekiyle yetinmen gerekir. Belki şartlar bunu gerektiriyordur. B...