0.3

214 64 12
                                    

Dediği şeye göz devirdim. "Geri zekalı." diyerek sağıma baktığımda bir tırın üzerimize doğru geldiğini gördüm. Dehşet içinde Ateş'in üstüne atıldım ve direksiyonu kırdım. Yoldan çıktığımızda zor da olsa durabildik. Tır da kendi yolunda devam etmek zorunda kaldı.

Rahatlayarak alnımı sürücü koltuğu kapısının camına yasladım. Derin bir soluk verdim.

Resmen şu an Ateş'in kucağında oturuyor gibiydim ve farkında değildim.

Evet, Ateş'in kucağı.

O an "Zor durumdayım ve sen çekilmeyecek gibi duruyorsun. Olacaklardan ben sorumlu olmam bak." dedi boğuk sesiyle. Olduğumuz durumun farkına anca o böyle edepsiz bir cümle kurunca varmıştım.

Ne oluyordu bana böyle? Olmadığım biri gibiydim onun yanındayken.

Oflayarak geri çekildim ve kendi tarafıma geçerek hiç beklemeden arabanın kapısını açtım. Yavaşça indim. Kapıyı kapatır kapatmaz olduğum yere çöktüm.

Pis ve çamurlu yere normalde asla oturmazdım ama yorulmuştum. Hem fiziksel hem ruhsal bir yorgunluktu bu. 

Oturduğum yerde ayaklarımı kendime çektim ve başımı dizlerime dayadım. Sol gözümden bir yaş aktı usulca. Gözlerimi dizlerimin yarattığı çıkıntıya dayadım ve sessizce ağladım.

Pantolonum ıslanıyordu gözyaşlarımla. Bana içinde olduğum durumu anlatıyordu sanki. O güçlü kız gitmiş minik bir kız çocuğu olmuştum onun yanında. Sanki ona ihtiyacım varmış gibi hissediyordum.

Hayır, ben güçlü bir kızdım. 

Bir süre ağladım öylece. Gelip bakmadı bile. Bekledi sadece arabanın içinde. 

O da farkındaydı. Ben güçlü bir kızdım. Ağlayarak omuzlarımdaki yükü kenara bırakıyordum. Ağlamak güçsüzlük değildi. Ben onun yanında neden duruyorum merak ediyor olmalıydı. Neden kaçmaya çalışmıyorum merak ediyor olmalıydı. Bu teslimiyet benden beklenecek bir hareket değildi.

Eğer beni kaçırmak istediyse bu uzun süre bir gözlemi de beraberinde getirirdi. Gücümün farkında olmalıydı.

Ona yenilmemeliydim. Kaçmak korkmak olurdu. Ben bu adamı mahvedecektim. Ben bu adama savaş açacaktım ama ona boyun eğdim sanacaktı.

Savaşımız şimdi başlıyordu.

Şeytani bir gülüş belirdi yüzümde. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Önce ellerimi birbirine çarparak toprakları silkeledim ve sonra da pantolonumu  temizledim. İşim bitince araca geri bindim.

Ben araca biner binmez hemen gaza bastı ve yola geri döndü. İlerlemeye devam etti.

Konuşmadı. Konuşmadım.

Sormadı ne olduğunu. Ben de anlatmadım.

O anlatmayacağımı biliyordu. Ben de sormayacağını biliyordum.

.

.

.

.

Uzun bir yolculuk oldu. Nereye gittiğimizi tabii ki sormamıştım. 

Arkamızda iki siyah araç bizi takip ediyordu. Verdikleri sinyallerden anladığım kadarıyla Ateş'in adamlarıydı. Yolda bize katılmışlardı. 

Sonunda trafikten çıktık ve ıssız bir yola saptık. Etrafı incelemeye başladım. İlerde siyah tek katlı evler vardı. Hepsi birbirine benziyordu. Ayna yansıması gibiydiler. Bir tanesinin önünde durduk sonunda. Asla hangi evde olduğumuzu bulamazdım eğer buradan çıksam.

Zehirli Kadeh (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin