Şokla arkama döndüm. Ateş de eski haline döndü. "Su ne yapıyorsun? Ben onun elindesin diye delirirken senin bu halin ne, Su? Su, bu ne demek oluyor? Su! Sen orospu mu oldun, Su?" diyerek üzerime yürümeye başladı.
Böyle mi düşünüyordu. Kendisi pezevenklik yapmış beni satmıştı. Bunu görmezden gelebiliyor muydu?
Nasıl olurda gelip benden özür dilemezdi? Beni alıp gitmeyi istemezdi? Bu olaydan sonra ilk karşılaşmamızda nasıl olurda böyle söylerdi?
Beni sevmezdi. Annemin ölümünden beni suçlardı. Katil olduğumu söylerdi. Bu nefreti gözünü bu denli kör etmiş olabilir miydi?
O an bir şey oldu.
Ateş sinirle beni arkasına çekip ona doğru gitmeye başladı. Alihan'ın üzerine atladı. Arabanın üstüne çıkıp havaya zıplayarak uçan tekme ile ayağını kafasına geçirdi. Bu yaptığı ile güldüm. Uçmuştu resmen.
Abim olayın aniliğiyle geriye uçtu ve yere düştü. Ateş, abimin üzerine çıktı ve yumruklarını yüzüne geçirmeye başladı. Hemen etraflarında toplaşmaya başladılar.
Kalabalığın arasından sıyrılarak yanlarına geçtim. Ateş'i nasıl durdurmam gerektiğini bilmiyordum. Elinden tutmaya çalışmak yumruğu kendime yemekti. Bu mantıklı bir hareket olmazdı. Seslenmekte mantıklı bir hareket olmazdı.
O an bir şok etkisi yaratmam gerektiğini fark ettim. Aklıma ilk geleni söyledim ve bu olay etkisi yarattı.
"Biz evlendik."
İçimdeki mantıklı taraf "Ne alaka?" diye çığlık çığlığa bağırsa da çıkıvermişti artık azımdan.
Bırakın insanların "Ne?" "Yok artık!" "Duydun mu?" "Evlenmişler." "Ateş nasıl evlenir?" vb. nidalarını. Ateş'in eli havada kaldı. Kal geldi çocuğa. Çocuğa mı? Koskoca adama yani.
Abimi ise sormayın bile. Acısını unuttu ve bakışlarını bana çevirdi. Bakışlarında ne duygu vardı bilemiyorum. Çünkü bakmadım. Tek odağım oydu. Ateş. Ne tepki verecekti. Bozacak mıydı beni? kabul edecek miydi?
Hangisini yapmalıydı? Peki, ya ben hangisini yapmasını istiyordum?
Kırgınlık mı vardı benim içimde? Korku muydu bu hissettiğim? Ne oluyordu bana? Ben birinden medet mi umuyordum şimdi? Bir kabulüne muhtaç mıydım? Neden muhtaçtım? Hayır, dese ne olurdu? Evet, dese ne olurdu peki?
Nefes alıp verişlerim hızlandı. Bana bakmıyordu. Kalbim göğsümü delmek ister gibi atıyor beni derinden sarsıyordu.
Herkesin bakışları üzerimizdeydi ama bu umurumda bile değildi. Bilhassa abimin bakışları üzerimdeydi.
Ona neden bakamıyordum?
Neden tek odağım Ateşti? Daha iki üç gündür tanıdığım çocuk neden önemliydi benim için şu an?
Kendime bile olsa sormaya korkuyordum ama yoksa ben bu çocuktan hoşlanmaya başlıyor olabilir miydim?
Bu soruyu düşünmekle bile derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.
Oysa sonunda başını yavaşça hareketlendirdi. Bana saatler gibi gelen ama muhtemelen saniyeler süren beklemenin ardından bana baktı. Kızgın değildi. Mutlu hiç değildi. Boştu bakışları. Evet, boş bakıyordu.
Yavaşça doğruldu yerinden. Kalkıp bana daha da derin baktı. Ne duygu içerisinde olduğunu anlayamıyordum ama derin baktığının bilincindeydim. İçimi görmek istemiyordu. Ne düşünerek bunu söylediğimi anlamaya çalışıyordu.
Tam gözlerimin içine bakıyordu. Sanki bir şey anlatmak istiyor gibiydi şu an ama ben onu anlayamıyordum.
Sonunda o dudaklarını araladı ve "Ah, sevgilim. Bunu ben söyleyecektim hani. Unuttun mu?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Kadeh (+18)
General Fictionİki savaşçı kişi, aşkı ve düşmanlığı arasında sıkışıp kalır. Bir olup herkese galip gelen psikopat çiftimiz, kendileri arasındaki savaşta galip gelebilecek midirler? Alıntı; "Bazen elindekiyle yetinmen gerekir. Belki şartlar bunu gerektiriyordur. B...