Tüm bunların gerçek olmadığını biliyordu. Yoksa gerçek miydi? Evet, evet rüya görüyordu, oda zifiri karanlıktı, ama o çürümüş et kokusunu odanın her yerinden alıyordu.
Ölüm onu çağırıyordu. Nefes yavaş yavaş yaklaşmaya devam ediyordu. Oda karanlığın içinden, karanlığın içine giriyordu resmen, hafif bir rüzgar esiyordu odanın içinden, birden bir kadın gördü.
Bir tuhaflık vardı ama "Lisa o kadını görüyordu." Ama sanki o kadın oradaki varlık onu görmüyordu. Sanki ruh olan o değildi, sanki o her zaman oradaydı ama Lisa bunu fark etmemişti.
Kadın elinde tuttuğu şamdanla odayı aydınlattı, Lisa gördükleri karşında nefes alamıyordu çünkü, oda az önce içinde olan eşyalarla değil de sanki bundan, 200 300 sene önceki eşyalarla doluydu, aynı olan tek şey vardı, koca tahta bir sandık ve sandığın üzerindeki taşlar, bu taşlar Lisa odaya ilk girdiğini anda çantasına attığı küçük el aynasında bulunan taşlarla aynı taştı.
Odanın içinde eski bir yatak, odanın tam ortasında duruyordu. Halı ve sandıktan başka pek birşey yoktu, ne bir masa, ne bir dolap, yerde düzinelerce deri ciltli kitaplar vardı. Odanın tam ortasında duran eski yatakta yatan 25'lilerinde olan hasta bir kadın acı içinde yatıyordu, feryat ediyordu ölmek için dua ediyordu, tanrıya açılarını dindirmesi için, beyaz bir gecelik giymişti ama geceliğin dizleri toprak, ve kan izleriyle doluydu.
"Saldırıya uğramış" olabilir diye düşündü Lisa, ama biraz daha yaklaşınca bunun saldırı değil bulaşıcı bir hastalık olduğunu anladı. , Veba'ydı bu ve kız ölmek üzereydi. Elinde şamdan tutan kadın, şimdi daha net görünüyordu, o bir hemşireydi ve ölmek üzere olan kadına birşeyler içirmeye uğraşıyordu.
"Hadi, hadi biraz daha için hanım efendi bu karışım ağrılarınıza iyi gelecektir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAĞIN SONUNDAKİ EV
HorrorKimilerimiz karanlıktan korkar, kimilerimiz ise karanlıkta yaşar, soğuk ıssız ve yalnız işte tam o anda gördü o kadını sessizce onu izliyordu. Bir anda orada beliri vermişti sanki gözlerini hiç kırpmıyor gibiydi, sadece hırıltılı nefes alış verişini...