Gökyüzünün kısa parıltısı, yağmur dolu kömür karası bulutlarla boğuldu, adeta sokağın sonundaki ev'e yağmur yerine kan yağıyordu.
Ahşap evin verandasından içeri yavaş adımlarla giren Dr. Morrell bu ev hakkında fikirlerini hiç açıkça beyan etmemişti.
Ama içten içe, bu ürkütücü evin büyük gizemlere tanık olduğunu biliyordu. Bunu içtenlikle hissediyordu.
Pencerelerin altındaki dağınık beton çökmüş, ev resmen ölmüştü. Tahta merdivenleri ve ürkütücü, tozlu piyano ile bu ev gerçekten çocukları korkutmakta haklıydı.
El fenerini tozlu ve örümcek ağı tutmuş piyanonun üzerinde gezdirdi. Sanki yıllardır kimsenin girmediği bu evin nelere şahit olduğunu anlamaya çalıştı.
İki parmağını piyanonun üzerinde gezdirdikten sonra, ışığı üst kata çıkan merdivenlere çevirdi.
Merdivenler şaşırtıcı derecede sağlam gözüküyordu. Sanki hala binlerde insanı taşıyabilecekmiş gibi. Yavaş adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladı.
Merdivenlerinin bitiminde halısız basamağa ulaştığında, tahtanın üzerinde gıcırdayan deri köseli ayakkabıların sesini duyabiliyordu. Bu ses "Eddie Red'e aitti."
Mutfak giriş katı sahanlığında, banyonun karşısındaydı. İki ortak alan da merdivenlerden hemen sonra yer alıyordu.
Sağ taraftaki odanın kapısının altından sıcak ve hoş elektirik ışığı şeridini görebiliyordu. Kapının ardından hiçbir ses gelmiyordu.
Yavaşça odaya yaklaştı. Nabzı o kadar hızlı atıyordu ki öleceğini düşündü bir an, korkudan elleri o kadar hızlı titriyordu ki elindeki el feneri neredeyse hiç ışık vermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAĞIN SONUNDAKİ EV
HorrorKimilerimiz karanlıktan korkar, kimilerimiz ise karanlıkta yaşar, soğuk ıssız ve yalnız işte tam o anda gördü o kadını sessizce onu izliyordu. Bir anda orada beliri vermişti sanki gözlerini hiç kırpmıyor gibiydi, sadece hırıltılı nefes alış verişini...