Kaç gündür masamda beni bekleyen kırmızı kitaplarımı ve Elif ablamın tatlı notlarını ihmal ediyordum. Geçerli nedenlerim vardı. Beni mahzur görürlerdi eminim. Çünkü derslerimin finalleri beni onlardan ayırmıştı. Çok şükür hepsini vermiştim. Şimdi rahat kafayla kendi dünyama dönebilirdim. Ama önce annemin mis gibi kokan kurabiyeleri ve bir bardak çaya hayır demezdim. Yerimden doğrulmaya kalmadan kapının eşiğinde annem göründü. Elinde tepsi tam da aklımdan geçenler tepsi de. Allahım nasıl bir şeydi anne olmak. Daha ben düşünürken o getirmişti istediklerimi. Gözlerimin içi parladı. Annem her zamanki gibi içten gülümsemesiyle "Benim kitap kurdu kızım, bak sana en sevdiğin kurabiyelerden getirdim." "Annem" deyip kocaman sarıldım. "Dur Asya, dökecen bunları." O sırada ben onu duymuyordum bile yanaklarını öpüp duruyordum. Hep böyleydim onun küçük deli kızı. Biraz daha uzatırsam tatlı tatlı sinirlenecekti. Onu daha çok yormadan elimdeki tepsiyi masaya bıraktım. Beni kocaman öpüp odadan çıktı. Ben de masaya geçip bu güzel anın keyfini çıkarmalıydım. Çayımı yudumlarken bi yandan Elif ablanın getirdiği notlara göz atıyordum. O sırada gözüme ilişen not dikkatimi çekti. Bu Elif ablanın o gün getirdiği notlardan biriydi. Ahmet abinin notlarına karışan not. O gencin notu. Nasıl da zarif alınmıştı kağıda yazılanlar. Yazılanları okumaya başladım. Her cümlesi öyle özenle seçilmişti ki hayran kalmamak elde değildi. Kırmızı kitaptan notlardı hepsi. Sayfanın sonuna geldiğimde küçük bir not daha ilişti gözüme. "Görelim mevlam neyler neyler. Neylerse güzel eyler." Ne kadar güzel bir not ile noktalamıştı satırlarını. Ne güzel teslimiyetti. Her şeyi Allah'a en sevgiliye bırakmak ve sonucuna razı olmak. Güzel olacağından emin olmak. Teslimiyet tam da buydu. Okuduğum satırlar beni yine çok uzaklara götürmüştü. Kilometrelerce öteye. Ben de öyle yapmamış mıydım? Yüreğimi, yüreğimin incisini zahiren geride bırakmış olsam da Rabbime bırakmıştım, emanet etmiştim onu. Çünkü biliyordum ki Rabbime emanet edilenler son kez de olsa buluşurmuş bir gün bi yerlerde.
***
Ara tatilimi Elif abla ile karşılıklı ziyaretler ile geçiriyordum. Bu gün biraz daha farklı olacaktı. Çünkü bu gün Elif ablanın sürekli gittiği kitap evine gidecektik. Kitapevi sadece kitaplardan değil güzel bi sohbet eviydi aslında. Hanımlara özel bir yerdi. Kırmızı kitaplarla ilgili sohbetler, hasbihaller yapılırdı. Elif ablaya birkaç defa seninle gelmek istiyorum dediysem de bi türlü okuldan vakit olmuyordu. Şimdi tatil fırsatında soluğu burada alacaktım. Elif abla ile hazırlanıp çıktık. Çok uzak değildi zaten. Yürüme mesafesiydi. Elif abla yolda giderken birden duraksadı."Asya, Ahmet abin sabah anahtarını almayı unutmuş. Şimdi erken gelirse kapıda kalmasın. İstersen önce onun yanına varalım. Sonra kitap evine geçeriz." Hafifçe gülümseyip olur anlamında başımı salladım. Birkaç dakika sonra Ahmet abinin dükkanındaydık. Ahmet abinin dükkanına ilk kez gelmiştim. Ne kadar güzel okuyordu içerisi. Birçok kitap dizilmişti raflara. Hepsi ayrı bir dünyaya açılan kapı gibiydi gözümde şu an. Etrafımı incelerken dalmışım. Bir anda Ahmet abinin sesi ile irkildim."Asya kitap gördün mü unutuyon dünyayı." Hafifçe gülümseyip "Abi ne yapayım benim de bu dünyadaki sığınağım kitaplar." Cevabım üzerine kocaman gülümsedi. Oturmamız için yer gösterdi. Onlar Elif abla ile konuşurken ben etrafı inceliyordum. O sıra masada yarım bırakılmış bi çay bardağı gözüme ilişti. Sanırım misafiri varmış Ahmet abinin. Çayını yarım bırakmış. Belki de konuşurken içmeyi unutmuş soğuyunca da tadı acılaştığı için içememiş. Yani ben öyle yaparım. Kendimden yola çıkarak yaptığım analiz gülümsetti beni. Çay bardağının yanına katlanmış sıkıştırılmış bir kağıt farkettim. İstemsiz kağıda uzandım. Geçen günkü Elif ablanın bana verdiği notun aynı elyazısı. Yine özenle titizlikle kırmızı kitaplardan alınmış notlar. Altı çizilmiş bir kelime gözüme ilişti: "Mana-i Harf" o anın atmosferi ile birden "Ahmet abi Mana-i Harf Ne demek." deyiverdim. Ahmet abi bir an beklenmedik soru karşısında şaşırıp sonra: "Yani bir şeye zahiren bakmayıp onun yaradılışını, arkasındaki İlahi hikmeti düşünmek. Mesela sen Asya'sın sadece bir isimden ibaret değilsin, senin ismin dışındaki mahiyetlerin de var. Sana anlam yükleyen ilahi hikmetler var."
Tebessümle noktaladı sözlerini. Teşekkür edip Elif abla ile müsade istedik. Kitap evine doğru yol aldık. Tüm gün boyunca aklımda Ahmet abinin dediklerine hayatımın her yerinde anlam yüklüyordum. Rabbim bana verilecek en güzel nimetleri vermişti. Onu hakkı ile anmak için çaba gösteren iki kulunu hayatıma rehber etmişti ve ben her gün yeni bir şeyler öğreniyordum. Enes'le başlayan yolculuğum Elif abla ve Ahmet abi ile devam ediyordu. Ne güzel nimetler vermişti Rabbim bana hamdolsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
ChickLitMinik bir kalbe düşen cemrenin gözlerde hayale dönüşmesiydi yaşadığım aslında. yıllar sonra bile hissettiğim bu şey neydi bilmiyorum? Aslında yürek yüreğe değmişti, Aşk bahaneydi..O cemre yüreğime düştüğü ilk andan beri, o zamana dek hissetmediğim b...