Hazan Mevsimi

37 6 1
                                    

Eylül ayı toparlanıp gitmişti. Ekim ayı da bitmek üzereydi. Yeryüzü kasım ayına hazırlık yapıyordu. Tümüyle sapsarıydı şu zemin. Gök de hüzün kokuyordu. Sanki tüm tabiat içimdeki hüznün, hasretin, sevdanın şahidiydi.  Bana eşlik ediyordu her haliyle. Bu durum kimi zaman teselli kimi zaman yük oluyordu. Ama öyle böyle geçiyordu günlerim. Artık daha güçlüydüm içimde çırpınıp duran her şeye karşı. Daha sağlamdı adımlarım. Büyümüştü içimdeki sevda. Büyürken beni de büyütmüştü. Artık sevdanın ilk cemresine tutunan o küçük kız değildim. Bu halim beni mutlu ediyordu içten içe. Sanki yıllarca aradığım şeyi bulmuş gibiydim. Olmak istediğim ben, tam da buydu. Önce yüreğime bir sevda düşmüştü. Sonra o sevdanın beraberinde gelen onca güzel şey. Yaramı sevmiştim ben yarimi sevdiğim gibi. Yaram beni Allah' a en sevdiğime yakın eylemişti. Şimdi içimde hazan mevsiminin mahmurluğu var. Zemheri de yakındır. Ama ben çiçekli bir bahara uyanacağım sabahın umuduyla yaşıyorum her günümü.

***

Annem odamın kapısını hafifçe tıklatıp içeri girdi. Beni, yine kırmızı kitaplarımla hasbihal ederken buldu. Yüzünde tatlı bi tebessümle " Kırmızı kitaplardan başka sevdiklerinde var. Hadi çık biraz odandan Elif ablan gelmiş." Elif ablanın adını duyunca gözlerim nasıl da parlamıştı. Çünkü her gelişinde bana kırmızı kitaplardan aldığı minik notları getirirdi. Ah Elif ablam Enes'ten sonra kırmızı kitap aşkımı diri tutan ablam iyi ki varsın. Annemin sözlerinden sonra koşa koşa çıktım odamdan. Annem arkamdan "Dur yavaş Elif ablan kaçmıyor sakin ol deli kızım. " diye seslendi ama duymuyordum bile. Elif ablayı görünce nasıl da musmutlu oluyordum. Nasıl olmam ki o kadar tatlı tatlı gülümsüyordu ki onu tanımayan da böyle güzel hissederdi. Tahmin ettiğim gibi bana kırmızı kitaplardan getirmişti. Bir de güzel el yazısı ile aldığı notlar... Notların arasında farklı bir el yazısına gözüm ilişti. "Elif abla bu not senin yazın değil kimin bu?" "A o mu Eşim sohbetten bir gençle tanışmıştı onun notları karışmış eşimin notları arasına. Gence geri vermek istemiş ama genç kalsın abi demiş. Ben de istifade edersin diye sana getirdim." Elif ablanın eşi Ahmet abi Risale-i Nurlara hizmet eden biriydi. Kendisi okuyup aynı zamanda yaşlı genç demeden insanlara okuyup maneviyatlarına katkıda bulunmak istiyordu. Ne güzel bir nimetti. Allah'a giden yolda yoldaşlar edinmek. Elif ablanın bu ince davranışı karşında çok mutlu olmuştum. Tüm günümüzü kitaplar üzerine hasbihal ederek geçirmiştik.  Gün bitmesin de Elif ablam gitmesin istiyordum. Uzak değildik ama yakınımda olması huzur veriyordu. Ne güzeldir sana Allah'ı hatırlatan dostlar.

***

Elif ablam gittikten sonra ben yine odama çekildim. Biraz Elif abla ve Ahmet abiyi düşündüm. Nasıl da severdi Elif ablam eşini. "Ahmedim" derken gözünün içi parlardı. "O bana Allah'ın en güzel emaneti." derdi. Gerçek sevgi buydu. Sevdiğini Allah için sevmek. Sevdiğinden bahsedince ilk önce kalbinde Allah sevgisi hissetmeliydi insan sonra sevdiğinin sevdasını. İşte Elif abla ve Ahmet abi tam da bu sözlerin kanlı canlı örneğiydi. Ne güzel bir evlilikti Allah'ım. Elhamdülillah. Rabbim daim etsin. İki cihanda mesut etsin onları. Onları düşünürken bir an Ahmet abinin yüzü Enes'in yüzü oldu Elif ablanın yüzü de benim yüzüm. Nasıl da heyecanlandım. Bir an kalbim duracak gibi oldu. Acaba bir gün nasip olur mu bize? Ahmet abinin Elif ablaya baktığı gibi Enes de bana öyle bakar mıydı? Bu sorular yüzümü pembeleştirdi. Farklı bir heyecan yaşattı. Hemen gözlerimdeki hayali silip masamın başına geçtim. Penceremin camına kadar dayanmış ağacın son kalan bir kaç yaprağı rüzgar eşliğinde camıma vuruyordu. Bunca sessizlikte bu yaprağın sesi huzur doluydu. Elime kalemimi kağıdımı alma vaktim gelmişti. İçimde uzun zaman sonra hissettiğim  tatlı bi heyecanla yazmaya başladım.

"Rabbimin yüreğime koyduğu emanet sevdamın muhatabı, yine yalın ayak geldim sana. Ne zaman ki yorsa beni dünyanın hengamesi sana koşmak istiyorum tüm kalbimle. Tüm yorgunluğum gözlerinle buluştuğumda biterdi bilirdim. O kömür karası gözler.. Nasıl da onca geçen zamana inat capcanlı karşımda, hayalimde. Oysa ilk tanıdığımda ne kadar yabancıydılar bana. Şimdi ise tüm dünya yabancı sadece onlar tanıdığım. Tüm dünya ırak sadece onlar yakınım. İnsan en çok olmak istediği yere aittir. Ben senin yüreğine, o kömür karası gözlerine aidim. En çok olmak istediğim yere aidim. Şimdi senden zahiren uzakta ama sendeyim. Ben sana bunun ne demek olduğunu yazarak anlatamam ki. Gözlerine bakarak bi bardak hasret çayı eşliğinde anlatabilirdim bunu. Anlatmak isterdim. Sen benim Allah'a avuç avuç anlattığım sevdam. Anlattıkça büyüttüğüm, şifa bulduğum.."
Yazdıkça bitmezdi diyeceklerim.  Sonra susardım. Derin bir sessizlikte vuslatını bekleyen bir aşık ne yaparsa ben de onu yapıyordum.

VUSLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin