0.1 | disaster

22.2K 421 435
                                    

Düzenlendi.
---

"Adele, bir dakikalığına buraya bakabilir misin, tatlım?" Bayan Galvin bana seslenince elimdeki paspası duvara yaslayarak bıraktım, ardından yorgunluktan sızlayan bacaklarımla ona doğru ilerlemeye başladım.

Her adımımda topuklarımdan bacaklarıma doğru dayanılmaz bir sızı yayılıyordu fakat sızlanma şansım yoktu, bu benim işimdi ve bu işe gerçekten ihtiyacım vardı. En ufak şikayetim bile kovulmama neden olabilirdi ve bu, bir felaket olurdu.

"Efendim?" dedim resepsiyonda duran Bayan Galvin'e bakarak. Bayan Galvin kırklı yaşlarını geçmiş olmasına rağmen genç ruhunu asla kaybetmemiş bir kadındı. Aynı benimle olduğu gibi diğer genç çalışanlarla da arası çok iyiydi, onu hepimiz çok severdik. Yine de yaşına duyduğum saygıdan dolayı diğerlerinin aksine ona asla ismiyle hitap etmezdim.

"Biraz resepsiyonda durabilir misin? Acilen tuvaleti kullanmam lazım. Zaten birileri gelirse ne yapacağını biliyorsun, on dakika içinde dönmüş olurum."

İtiraz etmeden kafamı salladım aşağı yukarı. O içinde bulunduğu bölmeden çıkarken ben de içeri girmiştim. Tuvaletin olduğu bölüme doğru gitmeden önce bana havadan bir öpücük attı. "Ah, Adele! Sen olmasan ne yapardım ben?"

Ona gülerek karşılık verdim ve gidişini izledim. Ardından koltuğa oturup etrafa bakınmaya başlamıştım.

Yaşadığım şehrin ücra sayılabilecek kısmında olan bir otelde çalışıyordum. Açıkçası bu işe ilk girdiğimde gözüme korkutucu gelmediğini söylersem yalan söylemiş olurdum. Burada çalışma sebebim çok yoğun olmaması ve evime, diğer iş bulabileceğim yerlere göre nispeten daha yakın olmasıydı. İlk zamanlarda çekingen dursam da şu an korkulacak bir şey olmadığının farkına varabilmiş olmama seviniyordum. Şu ana kadar çok kötü bir şeyle karşılaşmamıştım ve bunun ilerde de böyle devam etmesini diliyordum.

Beni kişisel düşüncelerimden ayıran şey, otelin dış kapısından gelen kapanma sesi olmuştu. Oturduğum yerden kalkıp gelen kişiye -daha doğrusu kişilere- baktım.

Bir çift girmişti içeriye, adamın kolu kadının beline dolanmış şekildeydi. Kadının üzerindeki mini elbise kalçalarını zorlukla kapatıyor, fakat dekoltesi yüzünden göğüslerinin yarısını kapatmaya yetmiyordu. Böyle tiplere alışık olduğum için dikkatle bakmadan onu geçip yanındaki adama baktım.

Kadının bu, bardan çıkmış gibi duran görüntüsünün aksine onun üzerinde siyah ve resmi görünen bir takım elbise vardı. Özenle geriye doğru atılmış uzun saçları yüzünü öne çıkarmıştı ve yeşil gözleri üzerimdeydi. Onu daha fazla incelemeden önüme döndüm ve yanıma gelmelerini bekledim.

Resepsiyon kısmının önüne ulaştıklarında ağzımı açıp nezaketen selamlayacaktım ki adam benden önce davranıp konuşmaya başladı. "Sadece bir gün kalacağımız, iki kişilik bir oda istiyorum."

Adamın sert ve boğuk çıkan sesine karşılık yutkundum ve bir anlığına ona baktım. Nezaket denen şeyin olmadığı bir yerden gelmişti herhalde, aklımdan geçen düşünceyi uzatmamaya karar verdim. Adamın yüzünden ve sesinden bile baskın bir karakter olduğu anlaşılabiliyordu.

"İsminiz ve kimliğiniz?" dedim ardından kayıt oluşturmak için. "Edward Williams." dedi boğuk İngiliz aksanıyla, ardından iki parmağının arasına sıkıştırdığı kimliğini uzattı. Elinden alıp hızlıcs kaydı oluşturdum.

hotel room | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin