"O güzel ağzından bu otel odasında gördüklerinle ilgili tek bir şey çıkarsa, seni affetmem," Kıyafetimin üzerine iliştirilmiş yaka kartıma baktı ve, "Adele." diye tamamladı. Yüzüme doğru eğildi. "Beni anladın mı?"
Yeşil gözlerine baktım titreyen el...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Düzenlendi. ----
Arctic Monkeys - Dangerous Animals
☘️
sınır: 100+ oy (bölümün sonundaki açıklamayı okuyun ve ona göre bir yorum yapın lütfen.)
☘️
Çince'de 'kriz' kelimesini yazmak için iki fırça darbesi kullanılırdı. Bir fırça darbesi tehlike anlamına gelirdi, diğeri ise fırsat.
Bir krizde tehlikenin farkında olmalı, ama diğer yandan fırsatı da tanımalıydınız.
Harry Styles'ı ilk gördüğüm gün, o otel odasında yaşadıklarımız bir krizi başlatmıştı.
Bu krizde başından beri tehlikenin farkındaydım ama fırsatı hiç tanıyamamıştım. Aptal mıydım yoksa tükenmiş mi, bilmiyordum.
Kriz, gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almıştı.
Saçma tavırları aklıma geldikçe kendimi absürt bir yaz dizisinde gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. Neden yanında olmama bu kadar önem verdiğini anlamıyordum. Kendi söylemeden anlayamayacağımın da farkına varmıştım, daha birkaç dakika önce.
Çünkü aramızdaki ilişkiyi neresinden tutarsam tutayım elimde kalıyordu.
Yeşil gözleri benden her zaman bir şeyler saklıyordu, en dürüst olduğunu düşündüğüm anda bile. Bu kadar sert ve yenilmez durmasının sebebi buydu; gözlerinde ufacık bir açık görüp içeriye, zihnine sızma ihtimalimden korkuyordu.
Hatta belki ikimiz de fark etmesek de sızmıştım bile.
Şu an zihninin içinde olabilirdim ama her yer karanlıktı, önümü bile göremiyordum.
Harry'nin zihninde mi, yoksa ölümüme giden bir labirentin mi içindeydim?
Hiçbir şey bilmiyordum.
Beni her fırsatta, herhangi bir şekilde aşağılamanın yolunu mutlaka buluyordu. Kimse aşağılanmaktan hoşlanmazdı tabii, ama ben aşağılanınca normal bir insandan belki de yüz kat daha fazla öfkeleniyordum.
Çünkü kendimi savunamadığım, küçücük bir çocuk olduğum zamanlar çok aşağılanmıştım. Şimdi, kendimi savunabilecek durumdayken aşağılanmak beni sinirden deliye döndürüyordu.