0.4 | your punishment

9K 313 379
                                    

Düzenlendi.
---


Ve Edward bana döndüğünde, ona doğrulttuğum silahla burun buruna gelmişti.

Tir tir titreyen elimle birlikte sallanan silahı daha sıkı kavradım, kendime olan güvenimi artırmak istercesine. Ama olmuyordu, yapamıyordum. Çaresiz ve korkaktım, bunun farkında olmak beni güçsüzleştiriyordu.

Gözlerinde görmek istediğim şeyi bulamamıştım; güzel yeşillerinde endişenin kırıntıları bile yoktu.

Açıkça bana meydan okuyordu.

"Siz," dedi işaret parmağıyla ikimizi teker teker göstererek. "Çok akıllı olduğunuzu mu sanıyorsunuz?"

Güler gibi bir ses çıktı ısırmaktan kızarmış dudaklarının arasından.

Jack'in yüzüne baktığımda orada gördüğüm sırıtış bir felaketin habercisi gibiydi. Edward'a karşılık verecekti.

Bana çok güveniyordu, onun güvenini boşa çıkarmayacağımdan emindi. Çünkü bugüne kadar hep onun arkasını toplamıştım, şimdi de öyle olacağını sanıyordu fakat malesef ki ben öyle düşünmüyordum.

Onun için birini vurmak? Bu kadar ileriye gidemezdim.

Deli gibi titreyen elimden de anlaşılacağı üzere elimdeki silahın varlığı bile bana kendimi garip hissettiriyordu.

"Silahını yere bırak." dedi Jack Edward'a dönüp. Edward omuz silkerek silahını Jack'e uzattı. "Sende kalabilir."

Bu adam nasıl bu kadar rahattı?

Aklım almıyordu.

Jack ona afallamış halde bakarken Edward silahı birkaç saniye daha öyle tutsa da daha sonra iç geçirip silahı yan tarafa, masanın üzerine koyup ittirdi. Silah itişiyle birlikte masanın diğer ucuna, Jack'e doğru kaymıştı.

"Evet, sıradaki emrin ne?" diye alayla konuştu Edward. Jack ile alenen dalga geçiyordu.

Jack derin bir nefes aldı. Edward'ın bu kadar rahat olması özgüveninde büyük bir delik açmıştı, bunu görebiliyordum.

Eh, haksız da sayılmazdı.

Edward korkutucu bir sakinlik ve rahatlık içinde bize meydan okuyordu. Kazanacağını garanti bulduğun bir yarışta rakibinin kendinden emin olduğunu bilmek seni kendini sorgulamaya iterdi.

Bağırıp çağırsa, stres altında olduğunu anlayıp üzerine gidebilecektik fakat kendinden emindi. Hatta o kadar emindi ki, silahını bir kenara koyup tamamen savunmasız kalmayı bile göze almıştı.

Ona doğrulttuğum silaha rağmen.

Sanırım elimdeki silahın tetiğini çekemeyeceğimden tek emin olan ben değildim.

O da anlamıştı.

"Seni şu an öldürmemem için tek bir sebep söyle." dedi Jack gözlerini Edward'a döndürerek. Edward kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Öldürmemen için değil, öldürmen için bir sürü sebep söyleyebilirim." Bir anlığına durdu. "Mesela, beni öldürürsen patronun Liam oldukça hoşnut olur."

"Liam intikamını senden bizzat kendi alacak, bu yüzden seni öldürmeyeceğim." Edward kafasını salladı anlıyormuş gibi. "Tam da senin gibi bir ahmaktan beklenecek bir hareket."

hotel room | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin