2.2 | monsters & nightmares 🔞

1.1K 34 61
                                    

🎧:  The Weeknd - Montreal

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎧: The Weeknd - Montreal

🌌

Oy verip hislerinizi ve fikirlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın 💘

🌌

"Ben," dedim bilenmiş kelimelerin keskin uçları dudaklarımı kanatırken. "Şizofreni hastasıyım."

O an sert esen mevsim rüzgarları durdu, havada asılı uçurtmalar öksüz kaldı. Güneş söndü, çiçekler soldu. Sadece biz kaldık dünyada. Bu cümlem onda bir taş atmışım etkisi yarattı.

Biz David ve Goliath gibiydik. Birbirimizle savaşıyorduk ancak birimiz çok güçlü, diğerimiz çok güçsüzdü. Ve ben, bu hikayedeki güçsüz olan David olarak yüce Goliath'ı bir taş atarak öldürmüştüm.

Onu o otel odasında ilk kez gördüğüm andan beri yenilmez olduğunu, asla devrilmeyeceğini düşünmüştüm. Ben o gün ona, arkadaşımı kurtarmak uğruna bir silah doğrultmuştum. Elinde silah olan ben, namlunun ucunda olan oydu ama hissettiklerimiz tam tersiydi. Benim özgüvenli hissetmem, onun korkması gerekiyordu. Ancak o an o silahı tutan ellerim, eğer namlunun ucunda ben olsaydım bile o kadar titreyemezdi.

Etrafa yaydığı, aynı bir kaya gibi sert görünen güç algısı beni o kadar kör etmişti ki onun da benim gibi bir an yıkılabileceği hiç aklıma gelmemişti.

Ben onu bir cinayet işlerken bulduğumda yıkılmıştım, o ise ben ona hastalığımı söylediğim tam şu anda.

Onun hakkında ne hissettiğimle ilgili kesin düşüncelere sahip değildim. Çoğu zaman onun çekici bedenine karşı konulamaz bir şehvet duyuyordum. Özünde ölümüne korkmam veya kaçabildiğim kadar hızlı kaçmam gereken anlarda bile mantığımı devre dışı bırakacak kadar büyük bir şehvetti bu.

Bazen onun hakkındaki her şeyi merak ediyordum, en küçük ayrıntıya kadar. Çocukluğuna dair hatırladığı ilk anısını, en sevdiği yemeği, en sevdiği şarkıyı, yumurtayı ne kadar haşlanmış sevdiğini... Bana hayatıyla ilgili en sıradan şeyi anlatsa bile ilgileneceğime emin oluyordum o zamanlar.

Bazen de, ki bu çok büyük bir zaman dilimine tekabül ediyordu, ondan nefret ediyordum. Ona karşı duyduğum arzu ve nefret bir noktaya kadar doğru orantılıydı. Onu her istediğimde bana bunu yaşattığı için ondan biraz daha nefret ediyordum ve bu döngünün bir sonu yok gibiydi.

Onu bu kadar çaresizce istememi sağladığı için ondan nefret ediyordum.

Boynuma dolanmış, beni her geçen dakika baskısını artırarak yavaş yavaş boğan bu zinciri kırmayı her şeyden çok istemiştim. Şimdiyse bunun kıyısında olduğumun farkındaydım. Bu an geldiğinde korkacağımı düşünürdüm ancak içimdeki devasa hissin korkuyla alakası yoktu.

hotel room | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin