Bölüm 3 | Renklerin Karmaşası

87 8 41
                                    

"İnsan önce renklerden başlamalı değişmeye."

Tomris Uyar

🕰️

Hızlı adımlarla kapıya ilerledim ve çıktım. Tam köşeyi dönmek üzereyken, benim çıkmamla çalan çanın tekrar çaldığını duydum. Birisi girmiş ya da çıkmış olmalıydı. Seri adımlarla ilerlerken bir ses işittim:

"Hey!"

Bana mı diyordu?

Sağ omzumun üstünden, hızlı adımlarla bana doğru gelen sesin sahibine baktım. Yanıma geldiğinde, tek bir lamba ile aydınlatılan sokağa rağmen rengini seçebildiğim ve muhtemelen asla unutamayacağım gözleri gördüm.

Amber gözleri.

Nefes nefeseydi. Soluklanıp yutkundu.

"Saat... Saatinizi düşürdünüz," dedi.

Görmem için havaya kaldırdığı elinde duran saate baktım. Bileğimi yokladım. Saatim yoktu. Ben saatimi düşürmezdim ki. Elinden alıp sokak lambasının altına ilerledim. İç kısmına kazınmış harflere baktım. R.M. Saat benimdi. Daha doğrusu annemindi ama son yirmi bir senedir benimdi.

"Sizin, değil mi?" Gözlerimle onayladım. "Sizin yanınıza geliyordum, sizi göremeyince... olduğunuz yerde duruyordu. Diakamós'un önünde."

Defterimle kalemimi çıkarıp, "Teşekkür ederim," yazdım ve ona döndüm. Elimde defteri gördüğünde yanıma geldi. Okuması için defterimi ona çevirdim.

Okudu, "Ne demek," dedi.

Ne konuşma başlatma ne de konuşmayı devam ettirme konusunda başarılıydım; lakin, çok şükür ki, karşımda duran adam öyle değildi. Bilakis, her konuşmaya bir cevabı var gibiydi. Öyle ki, bu kısa sessizliği de doldurdu.

"Siz... Eve gidiyorsunuz galiba?"

Başımı salladım.

"Kusura bakmayın, ayrılmam gerek. Tablolar çok güzeldi. Sahiden yetenekli birisiniz. Pinti gibi bir şey almadan çıkmayı ben de istemezdim ama siz Diakamós'un satılık olmadığını söyley-" Yazdığımın saçmalığını fark eder etmez hızla son cümlenin üstünü karaladım.

Gülümsedi. "Beğenmenize çok sevindim." Çekingen bir ifade ile: "Yarın akşam kutlama yemeği var. Bugün sergiye katılanların adıyla yarın için rezarvasyon yapılacak. Sizi de orada görmekten mutluluk duyarım," dedi.

Yemek mi? Yarın bir daha mı hazırlanacaktım? Sergiye gelmiştim işte, kutlayanlar da bugün kutlasınlardı yemeğe ne gerek vardı?

Tam cümleye başlamıştım ki yazdığımı yine karaladım. Mary'nin sözleri geldi aklıma: Kibar ol, Sun. "Çok isterim fakat şu an bir şey söyleyemeyeceğim. Eğer adresi yazarsanız, geldiğimden muhakkak haberdar olursunuz." Bu nasıl bir cümleydi?! İngilizce'min A eksi 1 olduğunu düşünebilirdi bile.

Fakat kendisi ismimden ötürü Fransız olduğumu sanıyor olmalıydı, saçma sapan cümlemi bile sorun etmedi.

"Tabii," deyip kalemimi işaret etti. Adresi yazacağını anlayınca tereddüt etmeden verdim. Sol tarafıma geldi. Defterimi kıpırdatmadım. Kalemimi zaten vermiştim. Kâğıda düzgünce yazabilmek için hafifçe üzerime eğildi. Defterimin ucundan tutup sayfanın sol üst köşesine adresi yazdı. Kalemi defterin arasına bırakıp doğruldu. Adrese baktım. Saati de yazmıştı.

NeftiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin