"Eski bir inanışa göre her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş."
Hamlet
☕
Keiji, eli çenesinde hafif kambur oturuşuyla zarif tavrını bozmadan sağ bacağını sol bacağının üstüne attı ve gözlerini Koutarou'nun gülümsemeyen yüzüyle buluşturdu.
Kış sonunda bitiyordu, kiraz çiçekleri açmaya ve her yeri taze bahar kokusu doldurmaya başlamıştı. Kafenin sıkı sıkı kapalı camları aylardan beri ilk defa açılıyordu çalıştıkları saatlerde, Keiji serin bir rüzgar saçlarını dalgalandırınca gözlerini yumdu ve yeni açmaya başlayan çiçeklerin kokusunu içine çekti. Yüzüne vuran akşam güneşi ile rahatlarken Koutarou'nun yanına yaklaştığını hissettiğinde gözlerini araladı.
"Bir kahve daha ister misin?" Koutarou, yüzündeki sıcak gülümsemesi iyice genişlerken Keiji'ye sordu. Koyu mavi gözlü oğlan bugün daha da güzel gözüküyordu Koutarou'nun gözünde, bahar sanki sadece doğaya değil Keiji'ye de renk katıyor, güzelleştiriyordu. Altın gözlü oğlan, kafeye gelirken Keiji için bir buket çiçek almadığı için kendisine içinden küfür etti.
"İyi olur, uykum geldi biraz." Keiji, kambur pozisyonunu düzeltip tembel bir tavırla gerindi yerinde. Yetiştirmesi gereken yazıları yetiştirdiği için bugün biraz keyif yapmak istiyordu, uzun süredir stresli olan yaşamı biraz olsun rahatlamaya başlamıştı.
"İstersen biraz kestirebilirsin burada, herkes seni tanıyor kimse tuhafsamaz."
"Gereği yok, çalışsam iyi olur." Keiji, notları gösterdikten sonra yeniden gözlüklerini taktı.
Uyumasında sorun olmayacağını biliyordu, kafedeki herkes onu tanıyordu aksine ona yardımcı olmaya çalışırlardı dinlenmesi için ama Keiji yük olmaktan çekinirdi.
"Yine de biraz dinlenmekten zarar gelmez, biliyorsun." Koutarou ona göz kırptıktan sonra elindeki boş kupa ile içeri adımlarken kahveyi hazırlamak için acele etmedi. Keiji'nin uyuyakalacağını biliyordu.
Birkaç sessiz dakikanın ardından Keiji tilki uykusu gibi hafif bir uykuya dalarken Koutarou da boşalan masaları temizliyor, giden müşterilere kapıya kadar eşlik ediyordu. Keiji'nin karşısındaki masa boşaldığında Koutarou elindeki ıslak bezle masaya doğru ilerledi.
Serin rüzgar Koutarou'nun arkasından Keiji'ye doğru estiğinde Koutarou'nun gözleri Keiji'de takılı kaldı. Tüylerinin ürperdiğini, karnının kasıldığını hisseden Koutarou sanki dünyadaki en güzel, en kutsal şeye bakıyor gibi hissediyordu. Keiji çok güzeldi güzel olmasına ama Koutarou ona baktığında sadece güzel olduğunu söyleyemiyordu. Dünyadaki en lezzetli meyveyi tatmış, en güzel tabloya bakmış ya da bir piyanistin en güzel eserini dinliyor gibi hissediyordu. Keiji'yi merak ediyordu, mavi gözlü oğlan kendisine göre daha sessiz ve sakindi. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve özellikle o defterlere neler yazdığını merak ediyordu. En sevdiği rengi, en sevdiği şarkıyı merak ettiği gibi en büyük korkularını, en kötü düşüncelerini de merak ediyordu. Koutarou, kimsenin mükemmel olamayacağının ve herkesin bir yandan korkunç, karanlık bir düşünce yapısının olduğunu biliyordu. Keiji de bundan payını alıyordu buna rağmen Koutarou, Keiji'yi olduğu gibi kabullenmeye hazırdı. Keşke biraz olsun Keiji kendisinin zihnine, kalbine girebildiği gibi o da Keiji'nin zihnine, kalbine girebilseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘴𝘵𝘢𝘳𝘥𝘶𝘴𝘵. -𝘣𝘰𝘬𝘶𝘢𝘬𝘢 ✓
FanfictionKeiji'nin yazmaktan daha fazla sevdiği hiçbir şey yoktu, bir süredir aradığı kelimeleri bulamasa bile. Koutarou'nun ise enfes kahveleri ve hayalini gerçekleştirmek için paraya ihtiyacı vardı. #2 bokuaka 💖