Bölüm 3

158 8 2
                                    

Sinirden bağırdığımda gözümden akan yaşın tuzlu tadı dudaklarıma gelmişti bile. Yağmurla karışan damlaların yüzümde dans etmesine aldırmadan iç çekmiştim. Bağırmalarımdan sonra midem iyice bulanmıştı ve üstü kapalı yağmur almayan bir banka oturmuştuk. Genç adam karşımda hareketsiz bir biçimde oturmuş yeri izliyordu.  Bağırmamdan sonra tek bir kelime bile cevap vermemişti. Aslında bağırdığıma pişman  olmuştum. Zaten takip ettiğim için bana bunları yapması gayet normaldi. Ama neden böyle bir yol seçmişti ki?

Özür dilerim.

Kendimi daha fazla tutamamıştım.

Seni takip ettiğim ve sert çıkıştığım için özür dilerim.

Genç adam hiçbir şey demeden sadece yere bakıyordu. Demek ki kırılmıştı. Dediklerim gerçekten de can yakan şeylerdi. Eğer biri bana gelip bunları söyleseydi bu kadar dayanacağımı bile sanmıyordum. Evet hassastım. Çok hassastım hemde. Herşeye çok çabuk kırılır ve çok çabuk affederdim. İnsanların hatalarını her zaman alttan almaya çalışırdım. Bana göre insanları kırmak dünyada yapılabilecek en kötü şeydi. Çünkü insanlar ne kadar kırılırlarsa içlerindeki nefret o kadar büyürdü. Şayet insanları durduk yere kırmak , küçük bir bebeğin elindeki oyuncağı almaktan farksızdı. Nerden mi biliyorum? Çünkü babamı kırmıştım. Bana dediği şeylerdi bunlar. Ve elbet yaşadıklarım. Ama neden bizi kıranları kırmamamalıyız ki? Büyüklük bizde kalsın diye mi? Bu tamamen saçmalık. Bazen susmak büyüklük olmayabilirdi. Her zaman biriktirdiklerinizi içinizde tutmak büyüklük değildir. Asıl büyüklük kırılmalara karşı güçlü durmaktır bence. Büyüklük kalbiniz içindekileri kusmak istediğinde içinizde tutmak değildir. İnsanlar duyguları içinde tutamazlar. Elbet bir gün zamanı geldiğinde patlarlar. Kimse tutamaz onları. Büyüklük susmak değildir. Nefret kusmakta değildir. Büyüklük herşeye göğüs gerebilmektir. Büyüklük tek başına kalabilmektir. Başaramayanların ise içindeki nefretle birlikte kendilireni yiyip bitirmesidir. Aslında içinde nefret besleyenler kendi yapamadıklarını insanlara kusarak kendilerini iyi hissetmeye çalışanlardır. Tabi karşısındaki insanın güçlü duvarını delebilirlerse...

Cevap verecek misin?

Genç adam gözlerini yerden kaldırıp yüzüme baktığında yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu. Derin bir nefes alıp;

Bunları söyleyebilecek kadar büyük ne yaşamış olabilirsin ki?

Şaşırmıştım. Nasıl bu kadar vurdumduymaz olabiliyordu. Çantamı alıp banktan kaltım.

Ne mi yaşamış olabilirim? Emin ol sana yansıttığımdan daha az ya da daha fazla şey yaşamış olabilirim. İnsanların ne yaşadığı hakkında ne bilebilirsin ki?

Bu sefer o da ayağa kalkmıştı. Alaycı bir ifadeyle;

Yaşadığın şeyleri sadece kendin mi yaşadın sanıyorsun?


Yüzüne takındığı ifade sinirimi bozmaya yettmişti bile. Ne yaşadığımı bilmeden böyle demesi... Ciddi misin bakışı attıktan sonra arkamı döndüm ve iyi akşamlar deyip karanlık sokaklara tekrar yöneldim. Telefonumu çıkarttığımda annemden 5 cevapsız arama görünce adımlarımı hızlandırdım.

Karanlık hava ve rüzgar tenimi ardından da ruhumu ürpertmeye hala devam ediyordu. Siyahı sevmezdim. Her zaman umutsuzluğu ve yanlızlığı hatırlatırdı bana. Çoğu insanın yerine sessizliği ve huzuru hatırlatmazdı. Mavi güzel bir renkti fakat maviyide sevmezdim. Çünkü hayatı tozpembe gösterirdi mavi. Ben beyazı severdim. Bütün renklerin çıktığı beyazı. Bütün duyguların çıktığı beyazı. Yanlızlığı, mutluluğu, hüznü ,umudu hatırlatan beyazı severdim. O saf rengi severdim. Çünkü dünyadaki çoğu insanın masum ve saf olduğuna inanıyorum. Bazılarının ise derinlerde biyerlerde öyle olduğunu. Nefret bazen insanın içindeki saflığı ve masumluğu yok eder. Fakat o saflık hala orda değil mi? Geri gün yüzüne çıkarmak ise kişinin seçimidir. Ya iyiliği seçer ya kötülüğü. Seçimler insanı olgunlaştırır. Hatalar da öyle. Kusursuz insan var mıdır yeryüzünde? Hiç bir hatası olmayan. Yargılamak ne bize düşer ne başkasına. Kötülük yada iyilik kişinin seçimidir. Hangi tarafa gitmek istediğine bağlıdır. Karanlık ya da aydınlık. Yine başkalarının iyiliğini düşünüyorsun dedi şeytan. İnsanlar her zaman iyi değildir , nefretten boğulduklarında başkalarına zarar verirler dedi kulağıma fısıldayarak. Melek yine oyuna girmişti. Ama içlerinde hala masumluk var değil mi? İnsanların içlerinde hem iyi hem kötü taraf vardı. Seçimler ise her zaman kendilerinin kararıdır. Ya yanlışı seçerler ya doğruyu...

                                                                             ***

Bölüm biraz kısa olduğu için özür dilerim. Yeni bölüm için beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)

DERİN DALGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin