Cebimden anahtarlarımı çıkardım ve annemin evde olabilme ihtimaline karşı sessizce kapıyı açtım. İçeri geçip kapıyı kapadığımda derin bir soluk aldım. Üstünden iki saat geçmemiş saçma şakanın etkisinden yavaşça sıyrılmıştım. Evin içinde benim dışımda hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Ev yine durgun ve sessizdi. Annemi arayıp eve geldiğimi haber verdikten sonra mutfağa koyduğu şeyleri yedim. Pijamalarımı giydikten sonra yapmak istediğim tek şey uyuyup bu gün yaşadıklarımı düşünmekti. Şu an yapabileceğim tek şey buydu.
Düşünmekten başka ne yapabilirdim ki? Olmayan hayaller mi kurmalıydım yoksa gerçekleşmeyecek replikler mi? Mutlu anılar mı yaratmalıydım yoksa mutlu insanlar mı? Gerçekleşmeyecek senaryolar mı yazmalıydım yoksa gerçekleri mi? Ama hayal kurmak bedava değil mi? Kendi beynimde istediğim simülasyonlar yaratmak yada dünyalar kurmak benim elimde değil mi? Evet benim elimde. Ama olmayacak şeylere inanmakta benim elimde. Hayallerimizde genelde cesaret edemediğimiz şeyler yaparız. Gerçek hayata geçiremeyeceğimiz korkularımız olur. Yada başka bir deyişle "inanmak istemediklerimiz". Hayat aslında çok basit gözüken bir labirent gibidir. İlk bakışta kolay ama içine girdiğinde zor. Labirente girdiğinde karşılaşacağın şeyler bazen büyük yıkımlar bazende küçük göçükler yaratır hayatta. Bazen küçük rüzgarlar ve bazende büyük fırtınalar. Kendini geminin dümenindeki kaptan gibi hissedersin. Cesur , azimli , kararlı ama bir şeyler yapmaya korkan. Peki insan cesur olup nasıl bir şey yapmaktan korkar? Cesurluk kişiden kişiye değişir. Ama korkaklık... Korkaklık herkes için aynı değil midir? Herkes insanı korkularından dolayı yargılamaz mı? Korktuğu şeyden kaçtığı yada yüzleşmek istemediği için. Ama hayat her zaman karşımıza tekdüzeliğin içinde bir sorun çıkartır. O rutin hayatını bozan ve seni her gün ama her gün düşünmeye sürükleyen sorunu. Peki aşmak mı daha kolay, yoksa kaçmak mı bu sorundan. Çoğu insan yüzleşmeden kaçmayı tercih eder. Çünkü korkar. Sözde cesurdur ama hayata geçiremeyecek kadar basit. Sözde cesurdur ama işe kalkışamayacak kadar korkak. Başkalarına yükler sorununu çözsün diye. Korkularıyla yüzleşemedikleri için. Ama cesur olmalıyız her şey için. Yaşadığımız veya yaşayacağımız her olay için cesur olmalıyız. Kendi içimizde mücadele edecek gücü bulduğumuzda korkaklık bedenimizi terk etmiş arkasına bile bakmadan kaçıyor olacak. Peki öyleyse neden hayallerimizi gerçeğe aktaramıyoruz? Tek cevap korktuğumuz için.
Işıklarımı kapatıp yatağıma girdiğimde düşünmekten vazgeçmiş sadece uyumak istiyordum.
***
"Derinnnnn !!!! Hadi kalk kızım kahvaltı hazır."
Uykulu ve boğuk sesimle cevap verdim.
"Anne bu gün pazar, uyumak istiyorum."
"Hayır olmaz, saat zaten on iki."
Saçımı okşayıp son bir kez daha kalk dedikten sonra odamdan çıktı. O sırada bende yatağımdan çıkmış çoktan perdelerimi açmıştım. Dünkü soğuk ve sisli hava yerini hala koruyordu. Bu gün pazar olmasına karşın ödevlerimi teslim etmek için fakülteye gitmem gerekiyordu. Gitmek için daha üç saatim vardı. Mutfağa gittim ve annemin hazırladığı lezzetli kahvaltılıkların hepsini yedim.
"Dün Yeşim teyzelerle ne yaptınız anne?"
" Ne yapalım Derin işte baya oturduk konuştuk. Önemli bir şey olmadı."
Tabağımdaki kırıntılarla oynarken annem birden sesini yükselterek;
"Bak asıl ne olmuş! Hani Ezgi vardı ya, hatırlar mısın? Pınarın kızı. Küçükken çok oyunlar oynardınız. Simsiyah saçlı mavi gözlü bir kız."
"Evet evet ! Hatırladım!"
"Bir haftadır eve gelmiyormuş. Telefonu kapalıymış. Polisleri arayıp söylemişler. Dört gündür aramışlar bulamıyorlarmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN DALGA
ChickLitHava o gün diğer günlerden daha soğuktu. Daha karanlıktı. Hafifçe esen rüzgar bile alışılmışın dışında tüylerimi ürpertiyordu. Her zamanki gibi yine fakülteden çıkmıştım. Gördüğüm manzara ise aynıydı. İşten çıkmış evlerine koşan insanlar, kenarda du...