Selam millet ben geldim. :D Yeni bir bölümle daha geldim. Biliyorum biraz bekletiyorum ama iş güç işte efenim, paylaştığım müziklerle okuyabilirsiniz. Fotoda ki Demir. Bölüm sonu görüşürüz..:)
******
Her şeyin bittiği bir an vardır. Öyle bir anda tüm hisler boşalır, geriye tek bir şey kalırdı. Boşluk. O boşluk size tüm yükünüzden kurtulmuşçasına bir sakinlik verirdi ancak aynı boşluk yalnızlık hissini de yanında getirirdi. Uzun derin bir yalnızlık. Uzun uçsuz bucaksız bir sahipsizlik. Ta ki bir elin size uzatıldığını gördüğünüz ana dek. O eli tutmadan önce duraksadığınız bir an gelirdi. Ve o bir an aklınızda binlerce soru belirirdi. Doğru insan mı? Güvenebilir miyim? Beni bırakır gider mi? Sevebilir miyim eskisi gibi? Unutabilir miyim her şeyi? Başlayabilir miyim en başından, yoksa bu da bir hüsrana mı dönüşür? Bir seçim. Bir seçim yapmak bu kadar zordur işte. Zira yaptığınız her seçim de hayatınız baştan ayağa değişirdi.
Güven de Bir seçim yapmak üzereydi, bu içini yiyip bitiren hislerden sabahın ilk ışıklarına dek kurtulamamıştı. Bir an olsun kırpmamıştı gözlerini. Yediremiyordu bu durumu kendine, yakıştıramıyordu gördüklerini Devrim ve Enes'e. Sabaha dek kendi içinde mukayese edip durmuştu olanları.
"Günaydın." Dedi tanıdık bir ses yaklaşırken. Hızla gelip bahçede hazırlanmış kahvaltı masasında Güven'in yanına oturdu Enes. Ama ondan tarafa bakamadı Güven. Eli ayağına dolaştı panikten, ağzını açarsa her şeyi berbat etmekten korkuyordu zira içinde hiçbir şeyi tutamazdı o. Gece odaya gelmemişti ve rahatsız bir halde ellerini sağa sola koymaya çalışıyordu. Başı eğikti, o da kendisinden tarafa bakmıyordu. Tuhaf bir sessizlik vardı etrafta.
"Hayırlı sabahlar." Dedi gülümseyen bir yüzle Demir masaya yaklaşarak, Enes gülümserken,
"Günaydın abi," Dedi. Fakat Güven ancak tebessüm edebildi.
"Devrim kalkmadı mı daha?" Dedi Dilan hanım yumuşak bir tebessümle,
"Akşamdan beri uyur kendisi dana gibi, gelir birazdan annem." Diyerek elinin üstüne hafifçe koydu elini Demir.
"Siz nasılsınız oğlum? Eyi uyuyabildiniz mi?" Dedi gençlere dönerek yaşlı kadın.
"Evet. Gayet rahat uyuduk sağ olun efendim, bu kadar işiniz arasında bize gösterdiğiniz misafirperverliğiniz için teşekkür ederiz. Dün içinde..." Deyip duraksadı Enes. "Dün içinde kusura bakmayın. Misafirleriniz varken biz de öyle dışardan gezintiden geldik, ayıp olmuş olmalı."
Kadının gülümsemesi kaybolmadı. "Estafurullah oğlum kusur nedir? Devrim, pek kafasına buyruktur. Kimseyle doğru konuşmaz ama size pek bi düşgün. Hem artık sizde benim evladım sayılırsınız oğlum." Derken yaşlı kadın, gıcık tuttu Güven'i, boğazına bir yumru oturmuş gibiydi. Herkes ona bakarken teyze hanım oturdu masaya:
"Pek ayıp oldu Halit ağa'ya, Devrim'in bir kulağını çek abla vallah böyle olmaz. İşimiz gücümüz var gönül eğleyecek zaman mı?" Deyip gönderme yaparken.
"Hayırlı sabahlar." Diye bir ses geldi önce, ardında kapıda göründü Devrim. usulca yaklaşırken masadakilere şöyle bir göz gezdirdi. Keyifli gibiydi. Ellerini Enes'in omuzlarına koyarak "Günaydın." Dedi tekrar Enes ve Güven'e. Enes boş bir gülümseme attı:
"Sana da günaydın kaçak. Assolist misin sen herkesi bekletiyorsun." Diyerek Devrim'in omuzuna koyduğu elini çaktırmadan indirirken Güven hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Bakışları sağda ve solda dikilen beli silahlı adamlara kayıyordu.
O anda alnına koyulan bir elle irkildi.
"Neyin var senin?" Dedi Demir alnına koyduğu elini çekerek. "Akşamdan beri iyi değil gibisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehr-i SERMEST
RomanceBir bakış ki kudreti hiç bir lisanda yoktur, Bir bakış ki hem şifa, hem zehirli ok tur Demiş faruk Nafız. Enes, bir edebiyatçı gözüyle bu kelimelerin ne manaya geldiğini böyle derinden hissetmemişti o vakit, ta ki zehrin kendisini görene kadar. Ya...