Sarmot Kasabasının yakınlarında dostu ile karşılaşan Lena, Gaia'yı mensubu olduğu gizli tarikatın mâbedine götürmek için onun gözlerini bağladı. Lena'nın bu davranışı Gaia'nın gururunu incitmişti.
''Buna gerçekten gerek var mı eski dostum?''
Lena, arkadaşının gözlerini bağlarken onaylarcasına başını salladı.
''Üzgünüm, Gaia ama evet. Gözlerini bağlamak zorundayım. En azından şimdilik.''
Lena, arkadaşının gözlerini bağladıktan sonra onu atına bindirdi ve atları birbirine bağladı. Tüm hazırlıklar, hazır olunca Lena'da atının üzerine atladı ve mâbede doğru yola koyuldular. Gaia, bu yolculuğun en sonunda nereye varacağını çok merak ediyordu. Yaşadığı son günler hayatında alışkın olmadığı şeylerdi. Bu düşünceleri bir kenara atmak isteyen Sinsi Bıçak, sessizliği bozarak lafa başladı.
''Gözüm kapalı olduğu için kendimi tuhaf hissediyorum Lena. En azından yolculuk esnasında konuşalım olur mu?''
Gaia'nın sözleri, Lena'nın sırıtmasına sebep olmuştu.
''Tabii ki olur, Gaia. Konuşacak çok şeyimiz var ama öncelikle sana bir soru sormak istiyorum. O kadar zarif bir beyaz atı nereden buldun?''
Gaia, gülümseyerek eski dostunun sorusunu cevapladı.
''Bu at, annemin atıydı Lena. Annem baskın sonucunda hayatını kaybedince Kont Berserker bu atı 18 yaşıma geldiğimde bana vermek için saklamış ve onu beslemiş.''
Gaia'nın ailesinin katledilişi Lena'nın daha dün gibi aklındaydı. Gaia ve Lena o baskın gerçekleştiğinde henüz 15 yaşlarındaydılar. Eğer Lena, büyük bir hızla at sürerek Gaia'yı kurtarmamış olsaydı şu anda Gaia hayatta olmayabilirdi.
''Anlıyorum, Gaia. Gerçekten de çok güzel bir atmış.''
Lena'nın sormuş olduğu soru etrafın hüzün atmosferiyle kaplanmasına sebep olduğu için konuşmayı bırakarak ilerlemeye devam ettiler. Hızlı bir yolculuk geçiren Lena ve Gaia, yemyeşil ağaçlar ve ametist taşlarıyla süslenmiş olan mâbedin yanına geldiklerinde; Ulu Seray ve koruyucuları onları karşılamak için girişte bekliyorlardı.
"Hoş geldin, Gaia. Seni tekrardan gördüğüme memnun oldum."
Bu ses tonu Gaia'ya bir yerlerden tanıdık geliyordu.
"Siz kimsiniz, Lena gözlerimi ne zaman açacaksın?"
Ulu Seray, Lena'ya gülümseyerek Gaia'nın gözlerini açmasını işaret etti. Lena, dostunun yanına yaklaşıp gözlerine bağlamış olduğu örtüyü çözerek gözlerini açtı.
Karşısında gördüğü kişinin parıldayan mücevherleri karşısında Gaia'nın gözleri kamaşmıştı. Mücevherlerden gözünü alamayan Gaia, bir an karşısındaki kişinin kim olduğuna bakmayı unutmuştu. Gözlerini yavaş bir şekilde yukarı doğru kayıran Gaia, karşısındaki kişinin vücudundaki sembollerden onun koruyucuların lideri Ulu Seray olduğunu anlayarak hemen gözlerinin içine baktı ve şaşkınlık içersinde irkildi.
''Ulu Seray?''
Gaia, karşısındaki kişinin Ulu Seray olduğunu görünce çok şaşırmıştı. Lena, arkadaşının şaşkınlığını fark edince kendini tutamayıp tebessüm etti.
"Şaşkınlığını anlıyorum Gaia. Evet, dostun Lena'da biz koruyuculardan birisi. Yakın zamanda sana yaptığımız teklifi Lena'ya da kral muhafızı olduğu zaman yapmıştık ve o da bu teklifimizi kabul etmişti."
Gaia, dostu Lena'nın böyle bir tarikata mensup oluşuna şaşırmasına rağmen mutlu da olmuştu. Çünkü onun gibi Lena'nın da Legoryan Diyarı için mücadele etmesi, Gaia'nın yararınaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEGORYAN EFSANESİ- RUH TOHUMU [TAMAMLANDI]
FantasyLegoryan Diyarındaki usta bir suikastçinin hikayesini dinlemeye hazır mısınız? Gaia, "Namı Değer Sinsi Bıçak" hayatını Legoryan Diyarı'ndaki kötülüğü durdurarak adaleti sağlamaya adamıştı. Gaia, çıkacağı bu zorlu süreçte pek çok gizemi keşfetmesinin...