"Sırtınızı dik tutun."Lucas gıcırdattığı dişlerinin arasından verdiği nefesle "Çok kolaysa gel sen yap," diye mırıldandı.
Ophelia kollarını göğsünde birleştirmeden önce, siyah ve yeşil karışımı saçlarını geriye doğru savurdu.
"Bir şey mi dedin?"
Lucas alaycı bir tavırla gülüp "Tabii ki de hayır," diye yanıtladı.
"Güzel çünkü kırk beş dakika daha bu şekilde kalacaksınız."
Hem Alex hem de Lucas "Ne?!" diye tepki verse de başka bir şey diyememişlerdi.
"Ne oldu, süreyi az mı buldunuz?"
Eğer mızmızlanmaya devam edecek olsalardı bırakın kırk beş dakikayı, dört gün boyunca bile aynı, tuhaf pozisyonda kalmaları gerekebilirdi. Bu yüzden ikisi de tekrardan sessizliğe gömülmüştü.
Lucas ve Alex'in yaklaşık üç saattir tek ayakları üzerinde, ellerinde yüzer kiloluk kayalarla durmasının tek sebebi Ophelia'ydı.
Ophelia ise yanına gelen üçlü arasından Diana'yı bariz bir şekilde kayırıp kenara oturtmuş ve yiyebileceğinden fazla yemeği önüne sermişti, üstelik bir ihtiyacı var mı diye neredeyse her beş dakikada bir kontrol ediyordu.
Diana yediği yemekle biraz daha kendine geldiğini hissederken güldü. Ophelia'yı zihninde daha korkutucu birisi gibi resmetmişti, bir yabancı. Diana için sürpriz olan şey, Victor'ın yardımcısının aynı zamanda Alex'in ablası olduğu gerçeğiydi. Ophelia'nın eğlenceli bir karakteri olduğunu görebiliyordu, tıpkı demir duvar misali olan soğuk yanını da görebildiği gibi.
Güneş batalı çok olmuştu ve bulundukları bahçeden yıldızlar, Diana'nın daha önce hiç görmediği kadar parlak ve güzel duruyordu. Tüm bunlar, paha biçilemez bir tablonun içine düşmüşlük hissiyatı yaratıyordu.
Ophelia sessizce derin bir nefes verip Diana'nın yanına doğru yavaşça yürüdü. Altı kişilik masadan bir sandalye çekip oturdu. Kararan hava yüzünden rengi tam olarak anlaşılmayan açık kahverengindeki ahşap masaya dirseklerini yasladı ve Diana'ya doğru döndü.
"Ünlü Lily Nightingale'in kızı, anlat bakalım," dedi.
Diana meyveli tartların arasında kaybolmuşken ağzındaki lokmayı yutup "Tabii ki ama neyi?" diye sordu.
Ophelia gülümseyerek "Kendinden bahset diyorum, Diana Nightingale nasıl birisi? Güçlerin neler?" diye karşılık verdi.
Diana fazla düşünmeye gerek duymadan "Kendim hakkında söyleyebileceğim ne var emin değilim. 16 yaşındayım, en yakın arkadaşımın ismi Zoe, resim çizmeyi ve yeni yerleri keşfetmeyi çok severim, en sevdiğim meyve yaban mersinidir. Hmm, başka ne olabilir? Ah! Küçükken bale, tekvando gibi kurslara katıldım ama bir süre sonra sıkılıp bıraktım. Çok çabuk sıkılan bir insanım. Ayrıca video oyunlarına da bayılırım, babamın izin günlerinde ya da boş vakitlerinde birlikte oynarız ve oyun oynarken vaktin nasıl geçtiğini bile anlamayız. Tamam, sanırım hepsi bu. Ha doğru, bir şey daha sormuştun. Güçlerim ne-..." diye açıklama yaparken son sözleriyle duraksayıp gözlerini kırpıştırdı. Sonra da "Neyim neler?" diye sordu.
Ophelia güler yüzle onu izlerken Diana'nın yüzündeki kaybolmuşluk ifadesiyle kahkaha attı.
"Bu anlattıkların şahane bilgiler ama annenden hiç bahsetmedin. O kadar yetenekli bir kadının kızı olarak senin de harika kabiliyetlerin olduğuna oldukça eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk
Fantasy#Eszilury serisinin ikinci kitabıdır. En büyük macera, hiç planlanmayan bir yolculuğa veyahut sessiz fırtınanın getirdiği bir felakete ait olabilir. Yine de o maceranın hangi yolu izleyeceğine sadece sen karar verebilirsin. Son seferde karşılaştığın...