İllüzyon Şehri

112 26 45
                                    


Diana, apar topar bindirildiği araçla gökyüzünde ilerlerken kendini sakinleştirmek adına pencereden dışarıyı seyrediyordu. Sadece bulutların ve tek tük kuşun göründüğü pencere...

Bu kez içinde, korkudan ziyade gerginlik duygusu kol geziyordu. Belki de iki elini dizlerinin üstüne koyup dimdik bir şekilde oturmasının sebebi de budur.

"Diana, öncelikle başına gelenler için özür dilerim. Eminim ki bu saçmalık senin suçun değildi. Yaşadığın sorunu çözmek için elimden geleni yapacağım."

Dakikalar süren garip sessizlikten sonra bu sözler adeta, görünmez bir camın kırılma etkisini yaratmıştı.

Diana şaşkınca gözlerini pencereden Victor'a doğru çevirdi.

Oturduğu yumuşak koltuk ve arabanın dört bir tarafını saran altın işlemeler veyahut tanık olduğu muhteşem gün batımı manzarası onu rahatlatmıyordu, dikkatini bile çekmiyordu. Halbuki buna ne de çok ihtiyacı vardı.

Derin bir nefes alıp "Sözleriniz için teşekkür ederim ancak şu anda istediğim tek şey evime geri dönmek. Beni nereye götürüyorsunuz bilmiyorum ancak gerçekten de gitmeliyim, benim için endişelenen insanlar var. Üstelik sizin meselelerinize bulaşmak gibi bir niyetim de yok," dedi.

Nedensizce ağzının kuruduğunu hissetti fakat Victor'a kararlı gözlerle bakmaya da devam etti.

Bu nezaketin nereye kadar süreceğinden emin değildi ve bu bilinmezlik onun içten içe ürpermesine yol açıyordu.

Victor anlayış dolu gözlerle ona baktı. Yüzündeki ifadeden ne diyeceği zaten anlaşılsa da çoktan söze girmişti.

"Sanırım sana söylememişler, Diana, üzgünüm ancak geri dönmen şu an için söz konusu dahi olamaz. Ancak merak etme, burada olduğun süreç boyunca, kendini evinde hissetmen için ne gerekiyorsa yapacağız."

Diana'nın aklından geçirmeye bile cüret edemediği bu ihtimalin gerçeğe dönüşüyor oluşu onu dumura uğratmıştı. Omuzları çökmüştü ve farkında olmadan parmaklarını çıtlatmaya başlamıştı. Yine de en ufak bir şekilde titremeyen ses tonu, hala ona ümidini yitirmediğini söylüyordu.

"Nasıl yani, ne demek gidemem? Tamam, işimi kolaylaştıracağınızı düşünmüyordum ama direkt reddedilmek de hoş değil. Pekala, pekala. En azından burada ne kadar süre kalacağımı söylemeli ve babama haber vermelisiniz. Ciddiyim, sonrasında yaşanabilecek bir karmaşayla karşı karşıya kalmak istemiyorum. Kimse istemez, değil mi?"

Victor kollarını önünde birleştirirken Diana'nın aynı anda yaşadığı inkar ve kabullenmeyi komik bulmuştu. O da işlerin böyle olmasını istemezdi ancak uyması gereken kanunlar vardı. Kısacası kural kuraldı ve bunu kolayca değiştiremezdi.

"Haklısın fakat dönen olayları tam olarak kavradığını zannetmiyorum o yüzden küçük bir açıklama yapsam iyi olacak. Luminixler ve su perileri yüzyıllardır var olmasına rağmen insanlardan uzak duran topluluklardır. Her iki krallığın da insanlardan uzak durmak için farklı sebepleri olsa da ortak bir kurala sahipler; insanlar bu iki krallığa da giremezler. Anlayacağın, Lucas ve Alex'in niyetleri iyi olsa bile önemli bir kuralı çiğnediler ve bu yüzden de kral ve 13 kişilik meclis bir araya gelip bu konuyu konuşmalı. O zamana dek seni geri göndermemiz mümkün değil."

Diana gülse mi ağlasa mı karar veremezken tüm demek istediklerini geri yutmak için kendini zorladı.

Bir an sonraysa dişlerini sıkıp "Kısacası, üçümüzün de akıbeti kesinleşene dek burada mahsur kaldım," diye sızlandı.

"Öyle de diyebiliriz. Yine de işin iyi yanından bakmaya çalış, başka bir insanın göremeyeceği yerleri görebilirsin. Sana özel bir tatil gibi düşün."

YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin