Başlama tarihinizi yazar mısınız?
ORLANDO ZHANG
O gün gördüğü geyik, Ory'nin hayatını tamamen farklı bir yönde değiştirmişti.
Ory, şafak vaktinde kapanı kontrol etmek için ağaçların sıklaştığı noktaya gitti. Kapanın telini takip etti, yaprakları araladı, gizlediği demir kafesi ortaya çıkarttı. Kafes boştu.
Av tüfeğinin burnuyla kafesin etrafındaki kurumuş dalları dağıtmaya çalışırken elleri soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Ory'nin avını kapana kıstırıp kafesin içine sokmayı başarmasının üzerinden en az iki hafta geçmişti. Soluk turuncu renk, ufkun kenarlarındaki griye doğru yayılmaya başlamış ve kangrenli bir şafak oluşturmuştu. O ve karısı, Max, hava bir şeyler yakalayamayacakları kadar soğuduğundan beri artık tek öğün beslenmek zorunda kalmışlardı. Ory, en son Arlington'ın batısında terk edilmiş bir eve girdiğinde bir kavanoz makarna sosu bulmuştu. Daha fazla erteleyemezdi. Ory'nin yeniden yemek aramak için şehre inmesi şarttı. Ya gidecekti ya da açlıktan öleceklerdi.
Geri dönüş yolunda ağaç hattının birkaç metre ilerisindeki otların arasında hareketsizce duran şeyi gördü. Bir geyik. Büyük ve koyu renkli göz bebekleri temkinli ve kurnaz bir ifadeyle parıltı içinde geriye doğru bakıyor; adeta bir şeyler planlıyordu. Yaklaşmakta olan kış aylarına hazırlık amacıyla boynuzlarını düşürmüş olması gerekirdi ama işte oradaydılar; sivri kulaklarının arasındaki yerlerinde duruyorlardı. Kurtulduk, diye düşündü Ory. Çifte namlulu Remington’ını sessizce kaldırdı ve nişan aldı. Ve işte o an gördü.
Namlunun ucunda beyaz bir buğu dalgası koyu renkli gözlerini kırpıştırdı. Hayvan, geyiğe benziyordu ama Ory aslında öyle olmadığını fark etti. Neredeyse öyleydi ama tam değildi. Ağaç dalı gibi kemiksi boynuzlarının olması gerektiği yerde, alnından yukarıya doğru bir çift kahverengi, küçük kanat uzanıyordu. Alacalı tüyleri, boynuzlarının kıvrılacağı gibi yayılmıştı.
Max. .
Ory sığınağa doğru depar attı. İçeri girdiğinde son hızla tüm kilitleri yeniden elden geçirdi ve kütüğü kapının tokmağının altına yerleştirdi. Max, hâlâ bıraktığı yerdeydi. Saçları karmakarışıktı, hafifçe horlayarak uyuyordu. Ory hemen yatak odasına, onun yanına koştu.
Max, dalgalanarak açılan uykulu ve mayışık gözlerini Ory'e dikmişti. Ory büyük bir heyecanla, “Mavi,” dedi. Şimdi nefesini tutmuş, Max’in cevabını bekliyordu. Max’in onun kim olduğunu unutup unutmadığını test etme yöntemleriydi bu.
“Elli iki,” diye fısıldadı. Bir futbol maçında tanışmışlardı. Ory, birkaç saat sonra tuvalette durmuş bıçağını bileyliyordu. Tıraş olmamak daha mantıklıydı-soğuğa karşı bir kalkan oluyor, ne kadar zayıfladığını saklıyor böylece açlıktan bîtap düşmüş bedeninin yabanda ne kadar az tehdit oluşturduğunu gizliyordu. Ancak bu alışkanlığı bırakmak o kadar kolay değildi. Yapmaya devam ettiği müddetçe ona eskide kalan şeyleri hatırlatacak çok az eylem kalmıştı. Elektriği. Cep telefonlarını. Masabaşı işini. Ory, aynada kolunun yüzünün önünden geçişini izledi. İşığı kesmesini ve elmacık kemikleriyle göğsüne düşen gölgesini takip etti. “Hâlâ burada,” dedi kendi kendine. Bir anlığına gözlerini kapattı ve hızla atan kalbinin yavaşlamasını bekledi. Hala burada.
İki sene önce Unutuş, Amerika Birleşik Devletleri'ne ulaştığında o ve Max bunun etkilerini görmüşlerdi. Gölgesiz bir adamın mükemmel İngilizcesiyle bir şeyler söyleyerek, artık ne olduğunu unuttuğu alevlerin içine dalmasını izlemişlerdi. Silüeti olmayan çocukların çiçeklere sanki anlayabilirlermiş gibi en yakın su kaynağını sorduklarını ve sonra açıklanamaz bir şekilde doğrudan oraya yöneldiklerini duymuşlardı. Bir keresinde karanlık ikizini kaybeden bir kadın, tedavüldeki tüm bozuk paraların adını saymış ama ellerini açarak hiçbir ülkeye ait olmayan, daha önce hiç görmedikleri şekillerdeki demir parçaları göstermişti.
Neden anılar, bedenin gölgesine saklanıyordu ki? Neden bazıları bunu yaşarken diğerleri yaşamıyordu? Bunu yaşayanlar arasında da neden bazıları iki hafta içinde bir şeyleri unuturken diğerleri daha uzun dayanıyordu? Ve sonunda unuttuklarında neden dünya da onları unutmuş gibi davranıyordu? Ormandaki tuhaf yaratığın görüntüsü gözlerinin önüne geldi. Neden bir gölgesiz, geyiklerin başlarında kanatları olmadığını unuttuğunda, bu gerçek oluyordu?
Bu düşüncelerini Max'le paylaşmıyordu. En azından artık. Max de yedi gün önce kendi gölgesini kaybettiğinden beri.
Arkadaşlar bu benim ilk kitabım biliyorum tanıdık bir kitabi buraya yazıyorum ama bu benim ilk başlangıcım zamanla kendi hikayelerimi yayımlıcam. 💕🤧
Vote ve yorumlari eksik etmeyelim lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE BOOK of M
FanfictionBir akşamüstü, Hindistan'da akıllara durgunluk veren bir olay yaşanır. Sıradan bir adam gölgesini kaybeder ve bu olay tüm dünyaya yayılmaya başlar. Gölgelerini kaybedenler yepyeni güçlere kavuşsalar da bunun karşılığında ciddi bir bedel ödemek zorun...