BÖLÜM 6

96 1 0
                                    

Arkadaşlar tiktok hesabımın ismini değiştirdim ismi taesxluv_ diğeri ise minakoyayim




Yirmi dakika sonra Broad Caddesi'ne bir çıkmaz sokak

ğındaydı.

Max, bir yıl önce yaşadıkları olaydan dolayı ikisinin de oraya gitmesini yasaklamıştı. Aynı zamanda o gün, başka bir insanla karşılaştıkları son gün olmuştu.

Ory otların arasında durarak tekinsiz sokağı saran evleri izledi. Boş otluğun ve asfaltın ötesinde hiçbir hareket yoktu.

O gün karşılaştıkları kişi bir gölgesizdi ve gölgesini kaybetmesinin üzerinden sadece birkaç hafta geçmişti. Gölgesiz adam, bir gölgeye sahip olmamamın ne kadar kötü bir şey olduğunun farkında olacak kadar eski hayatını hatırlıyordu ama gölgesini nasıl kaybettiğini hatırlamıyordu. Ory'nin gölgesini almaya çalışmıştı.

Ory, tenine temas eden keskin ve kirli karbon kömürünü hatırlayınca irkildi. Gölgesiz, dünyanın sonu gelmeden önce bir itfaiye eriydi ve onu gördüklerinde üzerinde hâlâ kocaman ateş geçirmez montuyla dolaşıyordu. Montu, kaskı ve botları üzerinde; sıkı sıkıya tuttuğu demir itfaiyeci baltası da elindeydi.

Ory ve Max, dünya altüst olmadan ve bir zamanlar insanların ‘meslekleri' olduğu günlerde doktorluk yapmıyorlardı. Ory, gölgesizden kaçarken kolunu kaybetmemesini ya da ölmemesini şansına borçluydu.

Birkaç kere bunun üzerine tartışmışlardı ama sonunda Max kazanmıştı. Broad Caddesi terk edilmiş olsa da Ory oraya gitmeyeceğine söz vermişti. İster umudunu yitirsin, isterse de açlıktan ölecek duruma gelsin...

Fakat Max’in Ory'e verdiği bu sözü unutması durumunda ne yapacaklarını konuşmamışlardı.

Ory elini kınındaki bıçağın sapına koydu ve sokaktan geçerek apartmanların girişine doğru ilerledi. Esen rüzgârla kurumuş dallar hışırdayarak yanından geçti. Gözüne çarpan ilk kapıyı hedefleyerek apartmanların ortak çim alanından hızlıca geçti. Omzunu tuğla duvara sürtüp duvarın önünde eğilene kadar hız kesmedi. Kulağını ahşaba bastırdı ve çürümek üzere olan zemindeki ayak seslerini, aileler ya da gönülsüzce iş birliği yapanlar arasındaki fısıldaşmaları, bir fermuar sesini ya da belli belirsiz horultuları duyabilmek için içeriyi dikkatlice dinledi. Hiçbir ses gelmiyordu.

Ory bıçağını çıkarttı ve sıkıca tutmaya çalıştı. Bu bölümden nefret ediyordu.

Kendi kendine cesaret vermek için, “Yap şunu, Ory,” diye mirıldandı. Her seferinde bunları Max'in söylediğini hayal ediyordu. “İçeride kimse yok. Uzun zamandır da olmadı.” Kapıya dayandı.

Ory, çürük tahtayı araladı ve bıçağı ileriye doğru uzatarak binanin holüne girdi.

İçerisi boştu.

Dışarıdan görülmemek için kapıdan geri kalan parçayı kapattı. Gözlerinin parıldayan toz parçalarının arasından yayılan loş güneş işığına alışmasını ve korkudan titreyen kaburga kemiklerinin durulmasını bekledi. Bıçağı yavaşça deri kınına soktu.

Yerde ayak izleri vardı. Kırık camlardan içeri giren yağmuru çekip şişecek kadar uzun süre önce oluşmuş derin yarıklar da. Holü ve kiralık ofisleri gezip araştırmaya koyuldu ama giriş katındaki tüm odalar boştu. Kalan mobilyaların birinin işine yaradığı belli oluyordu. Mutfaklar da aynı şekilde elden geçirilmişti. Dolapların kapakları yerinden sökülmüş, çekmeceler boşaltılmıştı. Ory bir dairedeki açık duran boş raflara bakıp, rafın konserve yiyeceklerle dolu hâlini gözünde canlandırmaya çalıştı. Lavabodaki gümüş rengi musluk da yerinde değildi.

Üst kat da boştu ve bir üst kat da. Beşinci katta kokudan dolayı bazı dairelerin kapısının önünden bile geçemedi. Bir zamanlar orada yaşayanların bedenleri hâlâ içerideydi. Ory ilk apartmanı gezip diğerine geçti. Yangın ve selin izleri kendini hissettiriyordu. İçinde şaha kalkmış demir atlara benzeyen aletlerin olduğu bir spor salonu gördü. Senelerdir elektrik olmamasına rağmen otomattan müzik sesi geliyordu. Asansörün kapıları açıktı.

Üçüncü apartmanın giriş kapısı hâlâ yerli yerindeydi. Ory cesaretini toplayıp daha yavaş hareket etti. Mobilyalar duruyordu ama yemek ya da kıyafet yoktu. Dairelerden biri ona D.C.'deki evlerini hatırlattı - hâlâ yerinde duruyorsa tabii. Max'in onları ziyarete gelen ailesini etkilediği klasik modern tarzda döşenmişti. İçine bir şeyler saklanacak türden boşluk olup olmadığını anlamak için duvarları kontrol etti. Yatak odasındaki isimleri gördü.

Her şeyin başladığı zamanlarda Elk Cliffs Oteli'nde Ory ve Max ile birlikte saklanan düğün davetlileriyle grupça erzak bulmak ya da bilgi edinmek için Arlington'a indiklerinde aynı şeyi görmüştü. Dükkânlardaki boşalmış koridorlardaki raflara, binaların arkalarına spreyle yazılmıştı. O zamanlar hala birbirlerine güvenen insanlar, vadilerin dar geçitlerinde fısıltıyla konuşuyorlardı. Dinginbeyin'i duydunuz mu? Toplayıcı? Bilgi karşılığında yiyecek takası yapıyor, daha fazlasını öğrenebilmek umuduyla meraklı kalabalıklar toplayıp yabancı şehirlere topluca göç ediyorlardı. Biri bu dairede eskiden yatağın durduğu yere kömürle 'Ortası Olan Ama Başlangıcı Olmayan' yazmıştı. Ory, hafifçe bir harfin ucuna dokununca parmağı koyu griye boyandı. 'Gölgesi olan azınlık da bunun tam tersi,' diye düşündü. Başlangıçları var ama ortaları yok. Orta, sürekli şekil değiştiren, hiç bitmeyen bir kıyamete dönüşmüştü.

Kısık sesli bir tahta gıcırtısı sessizliği bozdu. Ory irkildi ve nefes almadan yere eğildi. Bıçağını yeniden çıkarttı.

Beşe kadar saydı. Ses, uzaklardan geliyordu. Ters çevrilmiş dolabın köşesinden eskiden cam kapıyla ayrılmış küçük bir arka terasın durduğu boşluğa doğru baktı. Uçuşan otlarla, kırık ahşap çitin ardında görünen issız bir apartmandan başka göze çarpan

bir

şey yoktu.

“Ağaçlar,” dedi kendi kendine. “Sadece ağaçlar.” Bakımsızlıktan birbirini örtecek şekilde büyüyen otlar tüm bahçeyi kaplamışti. Ory'nin burnuna çürümüş karadut kokusu geldi. Yere dikkatlice baktığında dalından yeterince olgunlaşmadan düşen beyaz taneleri soluk renkli kurtçuklara benzetti. “Devam et, Ory. Yukarıdaki yatak odalarına da bak," diye emretti kendine. Elini av bıçağından çekti ve merdivenlere doğru gitmek üzere koridordan geçti.

Pencerelerden uzakta duruyor ve çömelerek ilerliyordu. Dolaptaki kirli halıyı kaldırıp yerde küçük bir kapak olduğunu gördüğünde kalbi yerinden çıkacak gibi oldu ama heyecanı fazla uzun sürmedi. Başka biri ondan önce davranmış; kapağın içinde ne varsa çoktan silip süpürmüştü. Ory halıyı kıvrık şekilde bıraktı ve kapağı eski yerine koymakla uğraşmadı. Başka birinin de aynı hayal kırıklığını yaşamasına gerek yoktu. Tabii şehirde biri kaldıysa. O kadar uzun zaman geçmişti ki, Arlington ve çevresinde kendisi ve Max'ten başka kimsenin hayatta kaldığını düşünmüyordu.

THE BOOK of MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin