1

2.8K 96 47
                                    

Dorcy le geri döndüm... Bu arada bu kitap from paris 'ın on üçüncü bölümünden itibaren başlıyor.
Kitabın ismi ve ilhamı medyadaki şarkından alınmıştır . Yazarken hep bunu dinliyorum.
Umarım seversiniz.


Doruk

Evden çıkmadan önce unuttuğum bir şey olup olmadığını kontrol ettim. Görünürde her şey tamdı. Bir şey haricinde. Sevgilim Azra'nın şu an Paris'e  gidecek olduğumdan haberi olmamasıydı. Büyük olay çıkaracaktı . Ama ona söylesem peşime takılırdı. Ki bu isteyeceğim son şey. Bora'nın yanına gidiyorum, gezmeye değil sonuçta. 

Bora demişken, gittiğinden beri çok az aramıştı. Normal şartlarda her Allah'ın günü konuştuğumuzu düşünürsek bu işte bir gariplik vardı. Birde maviş eniştemle konuşacakmış. En son öyle demişti. Ölü biri ile nasıl konuşacaktı hâlâ anlamış değilim. Buradan bir proje için gitmişti Paris'e. Projeyle ilgili bir şeyler anlatmıştı ama anlamayacağım için asla dinlememiştim. Büyük ihtimalle bu projenin yardımıyla konuşacaktı. 

"Doruk, Allah aşkına bavullarını taşımaya yardıma gel. Ayrıca ne doldurdun bunun içine ya? Bütün evi almış gibisin." Apartmanın içinde bana bağıran Can'a o görmese de  göz devirdim. Evin kapısını kapatıp merdivenlerden indim .Can'ın yanına gittim. "Ne var taşısan? Çok mu zor yani."

"İnsan gibi bavul doldursaydın sorun olmayacaktı."

"Aman ne nazlandın. Arabaya taşıyorsun sadece."

"Sen taşısana."

"Çok konuştun köle." Ona bakıp sırıttım. Can benden daha yapılıydı. Ağır olsa bile ona işlediğini sanmıyorum. 

Arabanın yanına doğru yürüyorduk. Yaklaştıkça yanında iki kişinin olduğunu fark ettim. 

"Ekin abla?" Ekin abla beni dövecekmiş gibi bakıyordu. Haklı bir siniri var. Vizeyi hep beraber almıştık ve bu kadar yakın zamanda gitmeyi planlamıyorduk. Tabi ben geçen hafta bilet almış ve sadece Can'a söylemiştim. Can'ın Ada'ya söyleyeceğini biliyordum ama Ada'nın Ekin ablaya söyleyeceğini sanmıyordum.

"Ya Ekin abla. Haber vermeden nereye gidiyorsun?"

"Süprizin olayı bu değil mi?" Kafama hafifçe vurup "Bora'ya süpriz yapıyorsun bana değil." dedi.

"Biletimi aldım. Yanmasın. Yanmasın değil mi?"

"Yola çıkmışsın artık . Geri döndürecek değilim." Ona sıkıca sarıldım. Bana göre boyu kısa olduğu için sarılması çok kolay ve güzeldi.

"Tamam Doruk. Nefes alamıyorum." Kollarımı ondan çektim.

"Hadi artık gidelim."

Sonunda Paris'e gelmiştim. Bora ile bir ara konuşurken ondan konumunu istemişti. İstediğimi hatırlamıyor olmalıydı. Çünkü genelde hiçbir şey hatırlamaz. Çoğu kişinin İngilizce bildiğini düşünüyordum. Şayet bilmiyorlarsa yandım. Giderken kaybolurdum. Havaalanının çıkış kapısında duran taksilerin birine binip telefonumdaki adresi gösterdim. Taksi hareket etmeye başlayınca arkama yaslandım. Camdan yolu izliyordum. Söyledikleri kadar güzel bir yere benziyor. Belli bir süre sonra canım vatanım diye ağlamaya başlamazsam burada baya kalırdım. İçinde yaşayan birkaç insan dışında gerisini sevmesem de memleketimi seviyordum.

Ben kendi içimde düşüncelere dalmışken gelmiştik. Taksiciye parasını verip arabadan indim. Valizlerimi indirirken sokağa bakıyordum. Fotoğraflardaki gibiydi. Sakin ve nostajik. Valizimi alıp apartmandan içeri girdim. Bora beni görünce kesin çok mutlu olacaktı . Önce şok olacaktı tabi ama neyse. Kapıyı çaldım. Açmayınca tekrar çaldım. İçeriden müzik sesi geliyordu. Tek kişilik partimi düzenliyor bu salak çocuk. En sonunda kapı açıldı.

Kollarımı açıp "Ben geldim." dedim.

"Doruk , ne işin var senin burada ? Evi nasıl buldun?"

"İnsan arkadaşını bir içeri alır. Ondan sonra soru yağmuruna tutar." İçeriye girmem için kenarı çekildi. Valizi kapının kenarına koyup önümde duran salona doğru yürüdüm. Salona girince instagram sağolsun yüzüne aşına olduğum Aleron'u gördüm. "Aaa Fransız eniştem de buradaymış." Bora kafama hafifçe vurunca ona döndüm. Bunların ailecek benim kafamla bir alıp veremediği var. "Salak, çocuk Türkçe bilmiyor. Anlayacağı şekilde ama düzgün şeyler söyleyerek konuş."  Sanki enişte lafını anlayacakdı. Allah'ın Fransızı nereden anlasın onu ya? Bir elimde kafamı tuttum. Diğer elimi Aleron'a uzattıp kocaman gülümsedim.

 "Ben Doruk. Bora'nın en yakın arkadaşıyım ." Uzattığım elimi sıktı.

 "Ben de Aleron. Bora'nın.." Biraz duraksayıp konuşmaya devam etti. "İşten arkadaşıyım." Konuşması bitince elimi bıraktı. Enişte demiştim çocuğa ama bunun pek enişte olmaya niyeti yok gibiydi ama neyse. 

Dün gece Bora ile baya konuşmuştuk. Aleron'la arasında bir şey olmadığını milyon kez söylemiş , maviş eniştemle ne konuştuğunu dememişti. Bu yüzden daha çok benden konuşmuştuk. Sabahta bana kahvaltı hazırlayıp çıkmıştı. Bora ve onun yemekleri. Annemden güzel yapıyordu şerefsiz. Bora gidince dünden beri cevap vermekten kaçtığım mesajları açtım. Azra bin tane mesaj atmıştı. Başlarda sövmüş sonradan sakinleşmiş gibiydi mesajları. Kesin arkadaşları aracılığı ile yazmıştı bunları. Azra'ya kısaca Bora'yı görmeye geldiğimi yakın zamanda döneceğimi yazmıştım. Ararsam bağıracaktı. Şu an onu çekecek durumda değildim.

Küçücük evin içinde zaman asla geçmiyordu. Asla. Sıkıntıdan oflayıp koltuğa attım kendimi. O sırada telefonuma mesaj gelince sehpaya uzanıp elime aldım.

Bora : Bugün Paris 'i bir arkadaşım ile gezeceksin. Gelir bir saate hazırlan.

Daha ilk günden satıldım. Bora'ya onaylayan bir cevap yazıp yattığım yerden kalktım.

Hazır bir şekilde bahsettiği arkadaşın gelmesini bekliyordum. Bir saat demişti ama neredeyse iki saat olacaktı.  Bir insana bir saat söyleniyorsa o saatte gelinir. Ne diye geç kalırsın ki? Kendi kendime söylenirken zil çalmıştı. Sonunda gelebildi. Kapıyı kim o demeden açtım. Sonuçta benim dese tanımayacaktı. Kapıyı açar açmaz hayatımda gördüğüm en güzel gözleri gördüm. "Oh mon dieu tu es si belle .( Aman Tanrım çok güzelsin.) "Karşımdaki kişi Fransızca bir şey söyleyince kaşlarımı kaldırdım.

"Fransızca bilmiyorum ben. " 

"Bora'nın arkadaşı sensin sanırım." 

"Sen de beni sattığı çocuksun."

"İçeri almayacak mısın?" Ona gözlerimi devirip kenara çekildim. Salona girdi. Koltuğa oturup bana bakmaya başladı. "Paris 'i gezdirmeyecek misin?"

"Bu saatte bir yer gezemeyiz. Kalabalıktır." Bilmiş bilmiş konuşan sinir bozucu derecede yakışıklı çocuğa gözlerimi devirdim, yine. "Doruk"

"Anlamadım?"

"Adım Doruk adım."

"Darcy ben de " 

Dorcy le geri döndüm... Bu arada bu kitap from paris 'ın on üçüncü bölümünden itibaren başlıyor. Umarım seversiniz.

Sweet CreatureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin