20

603 40 21
                                    

Koyu yazılan yerlerde Türkçe konuşuyorlar..

Birde ben yine From Paris'le buradaki zamanları karıştırdım. Siz karıştırmamışım gibi okuyun jnndjale

Darcy

Neredeyse bütün şehri tek bir günde gezmeye çalışmıştık. Tabi ki gezemedik.  "Darcy buralarda çok güzel yemekleri olan bir yer var. Oraya gidip yemek yiyelim." Benim sevgilim her zaman aç olduğu için en iyi yemek nerede bilirdi.  "Tamam ben de acıkmıştım zaten." Doruk azıcık önümde olduğu için bir adım atıp yanına geçtim. Elini tutmak için elimi eline yaklaştırmıştım ki hızla çekti. "Napıyorsun?" 

"Sevgilimin elini tutacaktım." Durdu ve bana döndü. "Süpriz, burası Türkiye Paris değil. Burada dışarı çıktığımız zaman sadece arkadaşız."  Buranın bizim oradan daha homofobik olduğunu unutmuştum. Tabi birde Doruk daha ailesine bile söylemezken nasıl insan içinde elimi tutabilirdi ki? Yine aklıma gıcık eski sevgilisi ve homofobik ailesi gelince sinirlenmemek için derin bir nefes aldım. 

Doruk'un bahsettiği yere gelmiş menüye bakıyorduk ve ben hiçbir şey  anlamıyordum. İngilizce yazamazlar mıydı? "Anlamadığın halde ısrarla menüye bakman.. Çok tatlısın  creature." Menüyü masaya  bıraktım. Dirseklerimden destek alıp oturduğum yerde biraz yükseldim. "Seni öpme isteği uyandıracak hareketler yapma."

"Ben hiçbir şey yapmadan dursam bile sen öpmek istiyorsun ki."

"Napayım çok güzelsin." Doruk gülümseyip kafasını başka yere çevirdi. Elini kaldırıp salladı. Acaba tanıdık birini mi gördü diye kafamı çevirecekken garson geldi. Bu da Paris'te göremeyeceğim bir şeydi. Doruk garsona siparişleri verip kafasını tekrar bana çevirdi. 

Yemekleri yemiş konuşmaya başlamıştık. Kavga konusunu değil ama. İnatla ikimizde o konuyu açmıyorduk. "Çocukken kuzenim beni camdan düşürmüş. Annem evde değilmiş teyzeme bırakmış beni. Eve gelirken beni bahçede görünce şoka girmiş. Neyse ki zemin katın camıymış yoksa burada olmazdım ben. " Doruk anlattığım şeye başta gülerken bir anda yüzü düştü. Kaşları çatıldı. Arkamda bir yere gözlerini dikmiş sinirle oraya bakıyordu. "Koskoca İstanbul'da gidecek yer mi yoktu da bu buraya geldi." Doruk'un dediği şeyden tek kelime anlamayınca kafamı arkama çevirdim. Kumral uzun saçlı bir kız gıcık bir gülümsemeyle bize doğru geliyordu. 

"Doruk ne güzel bir tesadüf burada karşılaşmamız." Kızın konuşmasıyla Doruk sıkıntıyla ofladı. Kimdi bu kız?

"Senin için öyle ama benim için berbat ötesi bir karşılaşma Azra." Azra mı? Azra bu kız mıydı? Hızla kafamı ona çevirip baktım. Güzel mi değil mi anlamamıştım. Ama uyuz bir havası vardı. 

"Ama canım neden öyle diyorsun? Arkadaşına da ayıp olacak. İnsan sevgilisine böyle der mi?" Ne konuştuklarını anlamamak sinirimi bozmaya başladı. Telefonumdan sesli çeviriyi açtım. 

"Ne sevgilisi Azra? Ayrıldık biz. Farkına var artık şunun." Bu kız hâlâ barışacaklarını düşünüyordu. Ah neden acaba.  "Barışmamamız için bir neden söyle?" Şeytan diyor ben onun sevgilisiyim de. Ama sakın olmalıydım. "Seni sevmemem gayet yeterli bir sebep. Ne olur rahat bırak artık beni." 

"Bunları daha sonra konuşuruz. Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?" Bu kız kadar yüzsüz biri olmaz. Bana doğru dönüp elini uzattı. "Azra ben."  Doruk şokla kıza bakarken çevirdiğim belli olmasın diye kıza boş boş baktım. "Türkçe bilmiyor Darcy. Ayrıca tanışmana ne gerek var?" Kız Darcy'i takmadan daha demin kurduğu cümleyi bu sefer İngilizce söyledi. 

Sweet CreatureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin