Bu bölüm from paris'in 18 bölümüyle paralel ilerlemektedir. Unuttuysanız geri dönüp okuyabilirsiniz.
Doruk
"Ah." Koltukta yanlış tarafa dönüp yere düşmüştüm. 1.85 lık adama bit kadar koltuk verirse Bora bey tabi ki düşerdim. Düştüğüm yerden kalkıp geri koltuğa uzandım. O anda telefonum çalmaya başladı. Elime alıp arayan kişiye baktım. Sıkıntıyla oflayıp aramayı kabul ettim.
Azra : Hayatım günaydın.
Günaydın mı? Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp saate baktım.
Doruk: Azra burada daha gün aymadı. Ama sana günaydın.
Azra: Ay doğru ya unutmuşum onu. Neyse . Ne zaman dönüyorsun?
Doruk: Biraz daha buradayım.
Azra: İki haftayı geçti Doruk.
Doruk: Yine başlayacaksan kapatıyorum.
Azra: Özledim demek ki sürekli soruyorum.
Doruk: Ne zaman gelmek istersem o zaman geleceğim.
Azra: Sen özlemedin yani beni.
Doruk: Ben öyle mi dedim?
Azra : Öyle demeğe getirdin.
Yine sinirlenmeye başlıyordum. Sinirlenip kavga edince suçlu yine ben oluyordum. Bu yüzden derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım.
Doruk: Sabahın köründe kavga etmek istemiyorum. Sonra konuşuruz.
Telefonu kapatıp geri yerine koydum. Başlarda ilişkimiz asla böyle değildi. Azra gayet anlayışlı biriydi. Bu 2 yıl içinde çok değişmişti. Ya da ben değiştim bilmiyorum. Şu son birkaç aydır Azra'nın iteklemeleriyle giden bir ilişkimiz vardı. Ada'nın dediğine göre evlilik teklifi bekliyormuş, daha çok bekler. Onu seviyordum ama evlenmek. Özellikle şu an . Hareketleri dayanılmaz bir hal almıştı.
Bütün bunların dışında iki haftadır tüm dikkatim Darcy'deydi. Ve bu boktan bir şeydi. İlk başlarda buradaki çoğu vaktimi onunla geçirdiğim için diye düşünmüştüm ama saçma sapan rüyalar görmeye başladığımda başka bir sebebi olduğunu anladım. Onu ne kadar tanıyordum? Elle tutulur birkaç şey biliyordum. Bir insanı sevmek için ne kadar tanımak gerekiyordu ki? Sevmek mi? Hayır ne sevmesi. Sadece değişik bir havası vardı. Baya değişik bir havası. İster istemez kendine çeken ve bende kaçma isteği uyandıran bir hava. Kaçma isteği uyandırıyor çünkü boyumu aşan şeyler olduğunda hep kaçarım. Bu huyumdan herkes nefret ediyor ama ben seviyorum. Sonuçta boğulmaktan kurtuluyorum.
Bora , Aleron ,Darcy ve ben kahvaltı yapmaya dışarı çıkmıştık. Bizimkilerle kısa bir konuşma yapıp onların yanına geri döndük. Darcy bana her zamankinden farklı bakıyordu. Tamam diğer zamanlarda da çok düzgün baktığı söylenemezdi ama bu sefer daha değişikti. Bu konuya takılmayı erteleyip konuştukları konuya dahil olmaya çalıştım. " Darcy yine atomu parçalamış edasına bürünmeden konuyu kapatalım bence."
"Haklı bir şey yapıyorum. Ben olmasaydım çok başarırdınız." Bora ve Aleron onu kafa sallayarak onayladılar. "Neyden bahsediyorsunuz?" Karşımda oturan Darcy 'nin bakışları beni buldu. "Dinlemedin mi?" Kafamı hayır anlamında sağa sola salladım. "Kuzey ile konuşmamdan bahsediyorlar. Darcy kapsülü yapmasaydı konuşamazdım." Gözlerimi kocaman açıp Darcy'e"Sen cidden zeki miydin?" dedim.
"Evet. Sen seni kandırıyorum mu sandın?"
"Evet. Sana bakınca zeki bilim insanı görmüyorum." Masada bana doğru eğilip "Ne görüyorsun?" dedi.
"Model, manken. Öyle şeyler."
"Ne tesadüf ben de sana bakınca aynı şeyleri görüyorum." Sandalyesine geri yaslandı ve " Sen ne iş yapıyorsun ?" dedi.
"Psikoloğum . Daha çok yakın arkadaşlarımın beni sömürdüğü bir meslek." Bora hafifçe kafama vurdu. Benim kafamla derdi olanlar ; Ekin ve Bora Güner. "Psikolojimiz bozuk mu bizim?"
"Düzgün mü? Hepinizin ayrı sorunu var. Hele Can'ın. Her gün Ada'ya ne kadar aşık olduğunu dinliyorum. Her gün." Evet lisenin ilk gününden beri Can Ada'ya aşıktı. Ada aşıksa da biz anlamıyorduk.
Aleron ve Bora işe gidecekleri için bizden ayrılmışlardı. Darcy de beni eve bırakmak için baya ısrar etmişti. Şimdi onun arabasındaydık. "Paris'i sevdin mi?"
"Evet, sevilmeyecek gibi değil."
"Daha buradaysan başka şehirlere de gideriz."
"Şu anlık uzun bir süre daha buradayım. Azra'dan kaçmak için müthiş bir yol."
"Azra sevgilindi değil mi?"
"Evet." Yol boyunca bir daha hiç konuşmamıştık. Ne zaman Azra'nın adı geçse Darcy sessizleşiyordu. Yoksa o da benim gibi mi hissediyordu?
Araba durunca düşüncelerimden sıyrılıp Darcy'e döndüm. "Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Evde sıkılırsan falan ara gelirim."
"Sıkıldığımı hissettiğim ilk an arayacağım." Ona gülümseyip arabadan indim. Ben apartmandan içeri girene kadar gitmemişti. O gidince ne zaman ve neden tuttuğumu anlamadığım nefesimi bırakmıştı. Doruk salak salak davranmayı kes. Kaç yaşındasın? 10 mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweet Creature
Teen FictionFrom Paris'deki Doruk ve Darcy 'nin hikayesi Bilmiş bilmiş konuşan sinir bozucu derecede yakışıklı çocuğa gözlerimi devirdim."Doruk" "Anlamadım?" "Adım Doruk adım." "Darcy ben de " smut içeri!