Peşini bırakmayan, onu rüyalarından eden aynı boşluk hissi... Alışmıştı artık, bu yüzden garipsemedi. Ama bu sefer farklıydı. O yabancı ama bir o kadar da tanıdık gelen seslere kulak verdi. Annesinin güzel sesini duymasıyla gözlerini açmaya çalıştı. Fakat açamadı, yüzünde bir el hissetti ardından tekrar annesinin sesi.
"Boşuna gözlerini açmaya çalışıp kendini yorma Harry. Seni uyarmaya geldim. Karanlık sandığından da yakın. Dikkatli ol oğlum. Hissetmesen de baban ve ben her zaman yanındayız."
Konuşmayı denedi ama tıpkı gözlerini açamadığı gibi sesini de çıkartamadı. Bu sefer babasının sesini duydu.
"Lily, Harry'i al ve git! Bu o. Git! Onu oyalayacağım!"
Başka bir ses duyuldu, tıslama gibi. "AVADA KEDAVRA"
Tekrar annesinin sesini duydu. Diğer gürültüler kesildi bir anda. "Cesur ol. Annen seni seviyor, baban seni seviyor. Daima cesur ol."
En sonunda o boşluktan çıkabilmiş ve "Anne!" diye sesinin yettiğince bağırmıştı. Omzunda onu sarsan ellerle gözlerini araladı. Terler, üzerinden su dökülür gibi yüzünden omuzlarına doğru akıyordu. Etrafını süzmeye çalıştı fakat gözlüklerinin olmadığını fark etti. Sirius onun gözlüğünü aradığını fark etti ve masanın üstünden gözlüğü alıp Harry'e verdi.
Harry uyandığının farkında olmasına rağmen hâlâ 'anne' diyerek sayıklıyordu.
"Harry, sakin ol. Sadece bir kabustu."
"Hayır Sirius bu sefer bir imgeydi. Hissediyorum çünkü her zamankinin aksine o görüntüleri tekrar tekrar görmedim. Daha doğrusu hiçbir şey görmedim. Sadece duydum. Annem beni uyarıyordu."
Annesinin sözlerini hatırladı ve tekrar etti. "Seni uyarmaya geldim Harry. Karanlık sandığından da yakın. Dikkatli ol oğlum. Hissetmesen de baban ve ben her zaman yanındayız."
Dalgın bakışlarını boşluktan çekip Sirius'un gözlerine çevirdi. "Neler oldu Sirius? Neden buradayız?" dedi yabancı görünen odaya bakarak.
"En son asaya sihrini aktarmak için büyü yapmıştın hatırlıyor musun evlat?" Harry onay verircesine kafasını yukarı aşağı salladığında devam etti konuşmaya.
"Sonra büyük bir sihir dalgası yayıldı. Daha önce bu kadar güçlü bir sihir hissetmemiştim. Sonra Ollivander ve ben odanın birer köşesine fırlayıp düştük. On dakika kadar baygın kalmışız galiba, uyandığımızda sen büyüyü yaptığın yerde elinde asayla bayılmıştın. Etraf da tamamen dağılmıştı. Seni üst katlardaki Ollivander'ın boş bir odasına taşıdık. Asayı da elinden almaya çalıştık ama bırakmadın."
"Ne kadardır burada baygınım." O anda bir şey beynine dank etti ve gözlerini ovuşturdu, hiçbir şey değişmeyince konuşmaya başladı.
"Siri... farkında mısın, biz kendi görünümümüzdeyiz. Ollivander da gördü mü bizi?"
"Evet Harry farkındayım ve Ollivander en başından beri biz olduğumuzu biliyormuş."
"Ve.. açıklaması var mı? Nasıl anlamış?"
"Varsa da bilmiyorum Harry, bu kadar."
"Biz de güvendik mi? Ya yalan söylüyorsa."
"Güvendim çünkü o an tek önceliğim sendin evlat, bir kere seni ikinci plana atmak gibi bir hata yaptım bir daha yapmayacağım. Ayrıca yalan söylüyorsa bile onun zararı çünkü biz de karşılığında onu Bakanlığa söyleyebiliriz Harry." dedi asasını göstererek.
"Sana güveniyorum Siri. Şimdi Ollivander'ın açıklamalarını dinleyip, bizi ele vermeyeceğinden emin olduktan sonra eve gidelim mi? Ben burada kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Hem bana anlatacakların vardı, belki anlatırsın."
Sirius'un yüzü anlatacakları aklına gelince kasılır gibi oldu, fazla bozuntuya vermeden cevap verdi.
"Anlaştık evlat. Ben Ollivander'a uyandığını haber vereyim de çabucak gidelim."
Ardından ayağa kalkıp adımlarını kapıya yönlendirdi. Birkaç dakika sonra odaya giriş yapmıştı tekrar. Bu sefer yanında kıyafetlerinde yer yer parçalanmalar olan Ollivander da vardı.
"Sizi tekrar kendi kimliğinizde görmek çok güzel Mr. Potter."
"Potter demen yeterli. Şimdi kimliklerimizi nasıl en başından biri bildiğini sormamda sakınca yoktur umarım."
Sesi açıklamasını rica eder gibi değil, daha çok emreder gibi çıkmıştı. Ollivander da bunu fark etmişti, buna tepki vermeden konuşmaya başladı.
"Bu konuşma düşündüğümden erken oldu ama kader öyle istiyormuş demek ki. İlk geldiğiniz anda sizi tanıdım." Sirius ve Harry'nin şüpheci bakışları onu delip geçen tarzdaydı ama o hiç aldırmıyormuş gibiydi. "Yaptığım her asayı hatırlarım diye boşuna demedim. İlk asanız gibi dut ağacından, otuz santimetre ve kesinlikle esnek değil."
Son kelimelerinde Sirius'un asasını işaret etmişti. Sirius da Ollivander konuşurken onaylama benzeri bir ses çıkarmıştı.
"Madem biliyordun. Yıllardır ruh emicilere direnebilen Azkaban kaçağı Sirius Black ve okuldan atılmış Sağ Kalan Çocuk'u neden dükkanında tutasın ki? Tek ele vermemenin nedeni kaçak asa olamaz. Can güvenliğin için bizi ifşa ederdin, Dumbledore'u da tehdit edip seni Bakanlığın elinden kurtarmasını isteyebilirdin. Ama belli ki bildiğin bir şeyler var o yüzden bizi koruyorsun."
"Tam da bir Mürver Asa sahibinden beklenebilecek sözler, zeki ve sorgulayıcı. Kesinlikle o asayı hak ediyorsun." Durdu ve birkaç saniye sessiz kaldı. Cümlelerini toparladığında konuştu.
"Asa ustası olmak sadece bir dal parçasını ve sihirli bir hayvanın teleğini bir araya getirmekle bitmiyor. Öyle olsa sen de şu an asa ustası olurdun çoktan. Asalarla konuşmak gerekir, onlarında ruhları var, hayaletler gibi tek fark siz onları göremiyorsunuz.
Anladığınız gibi asanızla konuştum Mr. Black ve aynı zamanda Dumbledore'un asasıyla da birçok kez konuştum. Neler bildiğimi söyleyemem ama daima sizi destekleyeceğim, karşınızdaki iki zıt kutba karşı."
"Pekala, artık asamı kullanabilir miyim?"
"Dinlenmesi gerektiğini söylemiştim Potter, aynı zamanda senin de. Ama isterseniz evinize götürebilirsiniz. Çünkü birkaç gün burası kapalı kalacak. Asanızın yaydığı güç diğer dükkanları da etkilemiş anlaşılan. Bir bahaneyle geçiştirdim ama bahanem burasının kapalı olmasını gerektiriyor."
"Teşekkürler Ollivander, tüm yardımların için. Her ne kadar yardımların kendi çıkarların için olsa da."
Konuşma bitince Sirius asasını üstlerinde gezdirdi ve anında kılık değiştirip tekrar Will ve James kimliklerine büründüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İşkence
Hayran KurguAydınlığın merkezinden gelmiş biri ne kadar karanlığa batabilir ki? Harry, Bakanlık'la olan mücadelesine kadar yeterince ışık saçıyordu. Şimdi ise içerisinde onu ele geçirmeyi bekleyen karanlığa tüm kapılarını açmış bekliyor. Dünyası o kadar karanl...