"İyiki mi doğdum? Güldürme beni, iyikiymiş..." diye söylenerek umursamazca Zerter'in bana on yedinci doğum günüm için gönderdiği hediye kutusunun üstündeki "iyi dilek" temalı kartı buruşturarak çöpe attıktan sonra kutunun renkli kartonunu parçalayarak açmış ve son olarak da kapağı açıp yeni bilgisayarımı üstünkörü incelemeye başlamıştım. Buraya geleli sadece bir sene olmasına rağmen isteklerimin yerine getirilmemesi gibi sinir bozucu bir durumun benim sorun çıkarma potansiyelimi arttırdığını çok iyi tecrübe ettikleri için belli kısıtlamalar koyarak isteklerimi geri çevirmemeye özen gösteriyorlardı ve benim için bu dört duvarın biraz daha katlanılabilir bir yer olması da bu şekilde sağlanıyordu. Emily denen yaratık için pahabiçilmez bir pil olarak işe başladığımdan bu yana yerine getiremeyeceklerini söyledikleri tek isteğim, birkaç ay önceki sürücülük dersleri almak istemem olmuştu ve sonucu da, Zerter'ın tehditlerimle daha fazla başa çıkamayarak merkez binası sınırları içinde güvenlik görevlilerinden birini bana sürücülük dersleri vermek üzere görevlendirmesiyle sonlanmıştı. Aslına bakarsak isteklerimi yerine getirmek zorunda olduğunu o da çok iyi biliyordu, çünkü güvenlik kameralarından birinin yarım saatlik bir görüntüsünü oldukça uğraştırıcı bir çaba sonucu elime geçirmiştim ve bu görüntüler de o yaratık kızın benim enerjimi vahşice sömürdüğü kayıtlardan birine ait olduğu için bir nevi Zerter'ı köşeye sıkıştırmıştım. Tabiki Zerter, bu görüntüleri polis merkezindeki ekranlarda görmek istemediği için dediklerimi reddedemezdi, ancak onun şartlarını kabul etme zorunluluğu da bana düşüyordu çünkü sınırı aşar ve kaçmaya çalışırsam, zarar verecekleri ilk kişilerin babam ve arkadaşlarım olacaklarından adım kadar emindim.
Bilgisayarı alarak yatağıma yüz üstü yatarak bilgsayarı karıştırırken yanlışlıkla kamerayı açmamla birlikte ekrana yansıyan görüntüm, beni birkaç saniyeliğine duraksatmıştı. Enerjimi bu şekilde özümsemeye başladıklarından beri, hastane odasında gördüğüm ruhsuz çocuklar gibi saçlarım beyazlamaya başlamıştı, ancak onlara oranla benimki biraz daha canlı ve metalik bir renkti, muhtemelen imper denilen enerji türümün tamamen yok olmamasıyla bir ilgisi vardı. Yine de bu, beyaz olduğu gerçeğini değiştirmiyordu sanırım..
Her neyse...
Son bir senem, içimdeki bu enerjinin ne olduğunu araştırma, merkeze karşı elimde koz toplama ve tüm işlerimi gizlice halletme yolunda geçmişti. Elimdekilerin ne halta yarayacağından şimdilik emin değildim, ancak yapabileceğim başka bir işim de yoktu. Ayrıca hayatın karşıma neyi ne zaman çıkaracağı da hiç belli olmadığı için düşman olarak gördüğüm tarafa karşı elimde bir şeyler bulundurmanın iyi olacağını düşünmüştüm. Yani, en azından zayıf noktalarımı korumak için bunlara ihtiyacım olacağı kesindi, sadece ne zaman ve nasıl olacağını bilmiyordum o kadar.
Omuzlarıma kadar gelen beyaz saçlarımı bileğimdeki tokayla özensizce topladıktan sonra bilgisayarı karıştırma görevine geri dönmüştüm. Tabiki, diğer isteklerimde de olduğu gibi bunun da kısıtlamaları vardı. Bilgisayarın internet erişimi gibi bağlantıları uçtan uca şifrelemelerle kısıtlanmıştı ve şimdiki bilgimle bunu kırabileceğimi hiç sanmıyordum. Ayrıca kırsam bile, Zerter'ın aldığı önlemlerin bundan haberdar olacağını ve saniyesinde kapımda bir düzine asker bulacağımı bana düşündürmüyor da değildi.
Ana ekranda görünen ve Zerter'in halime gülercesine yüklediği birkaç bilgisayar oyununa düz bir ifadeyle baktıktan sonra bilgisayarı kapatarak masama koymuş ve kutuları toplamak için aşırı üşengeç hissettiğim için hepsini yatağımın altına iteklemiştim. Nasıl olsa en odadan çıkınca görevliler gelip odamı düzenleyip herhangi bir sorun olup olmadığını kontrol etmek için eşyalarımı özenle inceledikten sonra çöpleri de kendileri atabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Askeri 2 [Final]
Ciencia FicciónRüya Askeri'nin devam kitabıdır... NOT: REKLAM YAPANLARIN YORUMLARI SİLİNECEKTİR.