Babamı gizlice kapı arkasından dinlediğim günden bu yana dört gün geçmişti ve bugün günlerden cumartesi olduğu için herkes şu anda aşağıda ailesiyle vakit geçiriyordu. Oyun odasının zeminini kaplayan renkli halının üzerine uzanmış bir şekilde önümdeki boyama kitabını karalarken, sessiz ortam sayesinde daha rahat düşünebiliyordum ancak buna rağmen babamın söylediği şeyler bana hala anlamlı gelmiyordu. Tek çıkarabildiğim şey, bir bağlama olayının sonunda bir çocuğun öldüğü ve sıradaki bağlama olayının kurbanının ben olacağımdı.
Yine de korkmadım.
Ailem beni tam anlamıyla sevemese de, beni bile isteye öldürmeyeceklerini biliyordum. Ne olursa olsun hala onları çocuğuydum ve bir şekilde beni hayatta tutacaklarından emindim. Ne de olsa beni kanserden kurtarabilmek için geceler boyunca çalışmış, ve bu uğurda bir deneye imza atmışlardı.
"Rüya, buraya gel." diyen bir ses duymamla bakışlarım önümdeki boyama kitabından, odanı açık kalan kapısında bekleyen anneme dönmüş, ardından da duvardaki saate kaymıştı. Saat akşam üzeri üçe geliyordu ve diğer çocuklar yakında burada olacaktı. "Hadi." diye direten annemle birlikte ayağa kalkarak ona yönelmiştim. O ise elimden tutarak benimle birlikte koridorda yürümeye başlamıştı. Nereye gittiğimize dikkat edemeyecek kadar afallamıştım çünkü annem ilk kez iğrenmeden elimi tutuyordu.
Koridor bitince sağa dönerek başka kapıların olduğu başka bir koridora daha girmiştik. Sayabildiğim kadarıyla sağdan sekizinci odanın kapısından içeriye adım atmış ve geniş bir labaratuvar odasına giriş yapmıştık. İçeride annem ve babam dışında iki doktor daha vardı ve seslerinden anladığım kadarıyla, siyahi olan adam, babamın dün konuştuğu Andrew adındaki doktor olmalıydı. Diğer doktor ise kumral saçlı bir kadındı ve yeşil renkli gözleri bir an bile elindeki tabletten ayrılmamıştı. Annem elimi bıraktıktan sonra bir süre diğerleriyle bilimsel bir şeyler konurken benim gözlerim etrafta geziniyordu. Her şey oldukça pahalı olduğunu haykırırcasına parlak ve teknoloji göründüğü için pek bir yorum yapamıyordum. Şeffaf bilgisayar ekranlarından okumama izin vermiyormuş gibi hızlı hızlı yazılar geçiyor, odanın tam ortasında duran ve kapsül şeklindeki yatağın ışıkları cam kapağın altındaki rahatsız edici derecede sert görünen yatağı gözlerim önüne seriyordu.
"Buraya gel." diyen annem, benim beyaz labaratuvar odasını dikkatle izlememi yarıda kesmiş ve hızlıca üzerimdeki kıyafetleri kontro etmişti. "Üzerinde metal yok, direk olarak kontrole alabiliriz." diyerek babama bakarak konuşan annemin ardından babam başıyla onu onaylamış ve odanın ortasındaki kapsülün hemen ayak ucundaki şeffaf bilgisayar ekranına dokunarak kapsül yatağın kapağının ağır bir "tıs" sesiyle açılmasını sağlamıştı.
"Şimdi ne kadar hasta olduğunu kontrol edeceğiz." derken elindeki serçe parmağımın tırnağı büyüklüğünde olan çip görünümlü metal iki kartı şakaklarıma yapıştırmış ve bana bir şeyleri açıklama isteği duyarcasına konuşmaya başlamıştı. "Bu iş bittikten sonra biraz yorgun hissedebilirsin, bu yüzden istersen direk olarak odana gidip uyu."
"Sorun değil." dedim anneme doğru kendimden emin bir şekilde. "Yorulmayacağım. Çünkü güçlü bir kız olup hemen iyileşebilirim."
"Aferin." diyerek eliyle saçlarımı karıştırınca, kalbim heyecanla atmaya başlamıştı.
Biliyordum! İyileşirsem beni yeniden sevecekler!
"Şimdi güçlü bir kız ol ve şuraya uzan. Kapsül kapandıktan sonra açılana kadar hareket etmeden orada uzanmanı istiyorum. Tamam mı?" diye konuşan annemin yüzüne bakarak heyecanla başımı salladı ve onun yardımıyla kapsüle girerek dümdüz bir şekilde yatmıştım. Dışarıdan görüldüğü gibi içerideki yatak çok sert ve rahatsız ediciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Askeri 2 [Final]
Science FictionRüya Askeri'nin devam kitabıdır... NOT: REKLAM YAPANLARIN YORUMLARI SİLİNECEKTİR.