Lav

210 143 12
                                    

Bölüm şarkısı: Aether-Catharsis

Çocukluğumda kurduğum hayaller tek tek uçurumdan atlamıştı,oysa ben onları bırakın tutmayı arkalarından 'durun,gitmeyin' diye bile bağıramamıştım.

Büyüdüğümdeyse o uçurumun kenarında elimde bir urgan ipi tutuyordum. O zaman da hayallerim o ipe tutunup kurtulmak istemedi.

Kendi ellerimde tuttuğum bir ipin ucu uçurumda sallanırken diğer ucu yaşamak için ellerimde can veriyordu.

Hayatım bu ipten ibaretti.
Ya ucu uçuruma uzanan tarafta denizin dibinde boğulacaktım ya da uçurumun kenarında denizin dibinde duracaktım.

Seçme şansımı uçurumun yanında dimdik durarak vermiştim.

Küçükken korktuğum uçurumları, dibine papatyalar ekip onlara can vermeye çalıştığımı hatırlıyorum.
Her birine yaşama hakkı sunduğumu.
Uçurumun dibinde yaşam yoktu.
Bunu ektiğim papatyaların ertesi gün soğuktan öldüğünü gördüğümde anladım.

Gözlerim yerdeki beyaz mermer taşta gezinirken toprağın üzerindeki beyaz papatyalara baktım.

Solmuşlardı.
Papatyalar ölmüştü.
Tıpkı toprağın altındaki beden gibi.

Geçen gün hastanede yaşadığım olayın üstünden üç gün geçmişti.
O gün orada, Doğu denen adam ve kardeşi yaşananlardan sonra bir şey demeden apar topar gitmişti.
Hayatımda yeri olmayan insanların gidişi bende bir duygu hissettirmiyordu.
Kendi ellerimle ördüğüm duvarı insanlar yıkamazdı.
Bunu giderek hiç yapamazlardı.

Çünkü hayatımda herkes bir piyondu,yeri geldiğinde onları bir zafer uğruna kullanmaktan çekinmiyordum.

Rüzgarın uğultusu yüzüme çarparken yarattığı soğuk etkisiyle içim ürperdi.
Asıl içimi üşütense toprağın altında duran bedendi.
Rüzgâr sadece aracıydı.

Üzerimdeki beyaz ve sarı çiçek desenli elbiseyi esen rüzgardan korumak adına elimle bacaklarıma sardım.
Ellerimle bedenimi gizledim.

Elbisenin boyu dizlerimin üstündeydi. Rüzgâr elimin izin verdiği kadar elbisenin etek kısmını havalandırdı.
Bedenimi üşüten soğuğa aldırmadım.
Hava soğuktu.
Sokak lambası yeni yeni yanmaya başlıyordu.
Sokak lambası,akşamın habercisi.

Elbisenin tül olan kollarını avucumun içine kadar çektim.

Mezar taşının üzerinde yazan kelimelerde gözlerimi gezdirdim.
İsim aynıydı.
Tarih aynıydı.
Hissettiğim aynıydı.
Hissettiğim farklıydı.

Her seferinde farklı hissettiriyordu.

İnsan bu kadar mıydı ?
Bir mezar taşına sığacak kadardı.
Bir mezar taşından değerli miydi ?
Bir mezar taşından değersiz miydi ?
Soruların cevapları bilinmezdi.
Bazen bazı sorular cevapsız bırakılmalıydı.

21.GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin