☼
She says "you don't want to get this way
Street walk at night, and a star by day
It's tiring, tiring"
☼Aiden, kollarındaki narin bedeni yatağa yatırdıktan sonra aşağıya indi.
"Bir şeyler ister miydiniz beyefendi?" karşısındaki yaşlı kadına bakıp gülümsedi.
"Bir kahve istesem çok zahmet vermiş olmam umarım." yüzündeki samimi gülümseme karşısındaki yaşlı kadına da bulaşmıştı. Mutfaktaki masaya oturup bakışlarını yaşlı kadından çekip ona nazaran daha genç olan kadına çevirdi.
"Carmen Hanım bayağı yorgun görünüyordu, kötü bir şey olmamıştır umarım?" Aiden bu sürede Carmen ile bu kişilerin arasında patron-çalışan ilişkisinden çok, daha yakın bir ilişki olduğunu öğrenmişti ve bu bilgi ile bir kez daha aşık olmuştu genç kıza.
"Hayır sadece ailelerimiz ile ilgili konuştuk. Üzücü ve yorucu oldu hali ile." Mary başını sallayarak anladığını belli etti. Bakışları yaşlı kadına dönerken onun da ona baktığını gördü. İkisi de aynı şeyi düşünüyordu. Aiden aradaki bakışmayı anlamıştı.
"Yanlış bir şey mi dedim?" gözleri ikisinin arasında mekik dokurken masaya konan kahvede son buldu. Yaşlı kadın da masaya geçip oturduktan sonra derin bir nefesi çekmişti içine.
"Aiden bunu nasıl demem gerekiyor bilmiyorum. Carmen'ın doğum günü yaklaşıyor bildiğin gibi." Aiden gözlerini açarak kadını durdurdu.
"Ne? Ah hayır, bilmiyordum. Ne zaman?" üzgün bir ses tonu ile konuştu.
"21 Haziran" Neredeyse iki hafta kalmıştı!
"Her neyse. Doğum günü, anne ve babasının kaza yaptığı güne yani ölüm yıl dönümlerine denk geliyor bu yüzden kutlamaz genellikle güzelce giyinip o günü ailesinin mezarlığında geçirir." Aiden üzgünce dinledi karşısındaki kadını. Zaman ilerledikçe Carmen için hatta yerinde kim olursa olsun, kötü olan şeyler öğreniyordu.
"Carmen bu doğum gününde yirmi yaşına girecek ve ailesinin ona bu yaşı için bir mektubu var. Gönül ister ki onlar bizzat kendi elleri ile Carmen'a verebilselerdi ama yapabilecek bir şey yok ne yazık ki." Aiden dikkatlice dinliyordu. En ufak bir ayrıntıyı dahi kaçırmamak için büyük bir ceht sarf ediyordu.
"Onlar vefat ettikten sonra takdir edersin ki bu görev bize düştü ama son zamanlarda başka bir fikrimiz var." Mary, yaşlı kadının zorlandığını anlayınca araya girdi.
"Nedir?" diye merakla sordu Aiden.
"Mektubu Carmen'a senin vermeni istiyoruz. O gün her ne kadar yalnız kalmayı istediğini söylese de yalnız kalınca daha çok üzüldüğünü biliyoruz. Yakın da olsak bu kadar ileriye gidemeyiz. Evet belki gidersek Carmen hiçbir şey demez ama olmaz yani." anladığını belirtircesine kafası ile onayladı.
'Ya mektupta kötü bir şey geçiyorsa' diye düşündü Aiden. Ama sonra bu düşünceyi ' Yazan kişiler onun ailesi, üzecek bir şey yoktur' tezi ile yatıştırmıştı. Sonrasında ise daha başka bir soru beliriverdi aklında: 'Ya mektubu ona benim vermemden rahatsız olursa' uzun süre düşünüp buna da bir kılıf uydurmuştu sonunda. 'Benden rahatsız olsa her şeyi anlatmazdı değil mi? Zaten mektubu okumayacağım.' böylece içi biraz daha rahatlamıştı lakin içindeki endişeler hala baş kaldırıyor idi.
Bir süre önce kalkmış olan yaşlı kadın elindeki sarı mektup ile geri döndü.
"Bunu okumayacağına dair güvenimiz tam. Senden tek istediğimiz o gün hemen verme bu mektubu, biraz ailesi ile konuşsun. Sonra verirsin. Bu Carmen'a kalmış bir şey tabii ama bir şey demez ise onun yanında kal olur mu?" Aiden, karşısındaki kadına gülümsedi burukça.
"Hiç şüpheniz olmasın efendim. İsteğinizi yerine getireceğim. Eğer beni etrafında istemez ise daha uzaktan kontrol edeceğim onu, aklınız kalmasın" Aiden'ın bu samimi ve gerçekçi olduğu her şekilde belli olan cümlelerinden sonra yaşlı kadın ve Mary'in aklındaki en ufacık pişman olma ve tedirginlik düşünceleri un ufak olmuştu.
Bakış açısında duran mektup yavaşça ona uzanıldığında o da aynı yavaşlık ile almıştı mektubu. İncecik kağıt ellerinde kaldığı an sanki bir dünya yük omuzlarına konulmuş gibi hissetti oracıkta. Bu mektubu kaybedebilir, unutabilirdi.
'Bunların hiçbiri olmayacak' diye düşündü kendi kendine. Zaten her saniye bu yük sırtındaki yerini korursa feriştahı gelse unutturamazdı ona bu görevi.
Mektubu özenle ceketinin iç cebine koyduktan sonra yukarı Carmen'ın yanına yeniden gitti.
Huzurla uyuyan genç kızın yanına doğru çöküp bir süre öylece izledi. Yüzünün önüne düşmüş saç tutamını müthiş bir yavaşlıkla kulağının arkasına sıkıştırdıktan sonra yine aynı yavaşlıkla elinin tersi ile okşamıştı pürüzsüz yanağı. Bir süre daha öyle kaldıktan sonra dudaklarını usulca değdirdi yumuşak yanağa. Sonrasına ise yüzündeki belli belirsiz gülümseme, ceketinin içindeki ağırlık ile çıkmıştı odadan ve sonrasında evden.
Arkadaşlar biliyorum okunmamız pek yok lakin okuyan kişiler de ne yorum atıyor ne de voteliyor yani ne demem gerektiğini bilmiyorum
Son 3