☼
Carmen, carmen, staying up til morning
Only eighteen, but she walks the streets so mean
☼Daveti ve Carmen'ın kabul edişini duyan birkaç çalışan fısıldaşmaya başladığında genç kadın tek bir hamle ile arkasını dönüp hepsinin gözünün içine sertçe baktı. Bulundukları yerde tek bir fısıldama duyulmuyordu artık. Tek kaşını kaldırıp başını hafifçe salladıktan sonra ayaklarını biraz daha yere sert vurarak odasına doğru yürüdü.
Çünkü biliyordu ki laflardan çok beden dili insan üzerinde daha çok etkili oluyordu. Ve eğer ağırlığınızı koyacaksanız sesinizi keskin bir şekilde duyurmalıydınız.
Odasına geçtikten sonra camdan baktığında hiç kimsenin birbirinin yanına gidip bu durumdan söz etmediğini fark edince gülümseyip yerine geçti.
Geçen saatlerde yanına Rose'u çağırıp bugün imzaladıkları anlaşmanın üzerinden dikkatlice geçip onlar için olabilecek tehlikeleri göz önüne çıkardılar.
Şu an için ve gelecek zaman için bir sorun olacağa benzemiyordu. En azından kendileri için.
Bilgisayarına dönüp geri kalan işlerini halletti.
Bir süre sonra Rose kapıyı çalıp içeri girdi.
"Günaydın, erken gelmişsiniz" Carmen kaşlarını anlamlandıramayarak çatarak karşısındaki kadına baktı.
"Yoksa siz eve gitmediniz mi?" bakışlarını Rose'dan çekip saate baktığında sabaha kadar ayakta olduğunu fark etti.
Başka bir yöne baktığında gözlerinin inanılmaz derecede yorulduğunu ve ağrıdığını hissedince bir süre kapatıp geri açtı.
Sonrasında çalışmalarına baktığında anlamadan bugün için yapması gereken işleri de yapmış olduğunu fark etti.
"Rose ben bugünlük işlerimi de halletmişim, eve gidip biraz dinleneceğim. Sonrasında yine gelirim." Rose başını sallayarak askılıktaki ceketini giyen kıza baktı. Aklına gelen şeyle yanına yaklaşıp arkadaş oldukları âna büründü.
"İyice dinlen de akşama gözünün altındaki morluklar geçsin." dalga geçerek güldüğünde Carmen da gülmüştü.
"Rose!" Carmen şakadan bir sinirle adını seslendiğinde, elini hayali bir zinciri kapatıyormuşçasına dudaklarının önünde hareket ettirdi kadın.
Çantasını da alıp odadan çıktı. Arabasının dışarıda beklediğini görünce hafif eğilerek şöförle konuştu.
"David kusura bakma sana haber vermeyi unuttum. Ben biraz yürüyeceğim, bugünü kendine ayırabilirsin." biliyordu ki bugün David sevgilisine evlenme teklif edecekti. Bu yüzden haberi olmadan öylesine davranıyormuş gibiydi.
David resmen havalara uçarken Carmen hafifçe gülümseyip ilerledi.
Sokakta keyifsizce yürüyorken gözlerini önüne dikip başka hiçbir yere bakmadan ilerledi. Uzun süre uyanık olduğu ve hiçbir şey yemediği için başı ağrıyordu.
Bir kaç adım daha attı fakat başı dönünce yanındaki mağazanın camına yaslandı. Bir süre orada beklerken yanına gelmeye çalışan adamdan haberi yoktu.
Sonrasında kendini biraz daha iyi hissettiğinde etrafına küçük bir bakış atmıştı. Genç adam onu fark etmesini bekler gibi olduğu yerde durup ona bakarken Carmen'ın gözleri onun üzerine değişmemişti bile. Uzaktan arkasını dönüp yavaşça ilerleyen kadına baktı, kötü olduğunu anlamıştı. Sırf bu yüzden fark edilirse yanlış anlaşılacağını bile bile kızı eve kadar takip etmişti.
Kapıdan içeriye girdiğini gördüğünde o da iş yerine gidecekken son kez dönüp baktı arkasına.
Camdan genç kadını görürken yüzündeki belli belirsiz gülümseme ile kayboldu çalılıkların arkasından.
Haha ben geldim
Ve gidiyorum