Ebru, antika arkadaşı ile kısa bir soru cevap oyunu oynadıktan sonra; kendisine bir bardak kahve yapmak için mutfağa gitmişti. Tabii ki onu da beraberinde getirdi.
"Söylesene, en son kaç yıl önce bir sahibin oldu? 10 yıl ?"
"Tıss..."
"20? Yo hayır, 30?"
"Tıss .. Tıss"
Konuşmasına devam ederken, bir yandan da kahvesine krema döküyordu.
"30 yıl he! Koskoca 30 yıl! Bunca senedir o çingenenin elinde miydin?"
"Tı – tıss"
"Neyse ne ... Artık benimle birliktesin ve ben seni çok sevdim."
(Kayışın parçaları teker teker kopuyordu, *Şraak!*)
Kahvesini eline alarak, sevgili mumunun tam karşısına oturdu. Kahveden aldığı yudum, dudaklarının üzerinde köpükten bir iz bırakmıştı.
"Dur, ışığı örteyim de biraz moda girelim."
"Evet, şimdi güzel oldu bak."
Ebru elindeki koca kupadan bir yudum daha alıp, "Aaa... Bende isterdim sana kahve ikram etmeyi ama sönersin." diyerek, suratına yapmacık, üzgün bir ifade kondurdu.
"Dilin yavaş yavaş çözülmeye başladı. Hadi anlaşmamızı biraz daha genişletelim."
"Gölgeler! Evet, gölgeler güzel bir fikir. Sana soru soracağım, sende gölgeler ile bana cevap vereceksin. Anlaştık mı?"
"Tıss ... "
Şamdanın üzerinde asılı duran mumum ışığında, aniden bir parlama oluşmaya başlamıştı. Ardından alevin boyutlarında periyodik bir hareketlilik baş gösterdi.
"Hayır mı?"
Ebru'nun gözü bir yandan, sağ tarafında kalan kendi gölgesindeydi.
Bakışları mum ile kendi gölgesi arasında mekik dokuyordu. Ve o an fark ettiği şey, inceden ürpermesini sağlamıştı. Alevin periyodik değişimlerinden dolayı, gölgesi sanki onaylarcasına kafasını sallamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İs
Mystery / ThrillerSizinle iletişim kurmayı başaran herkes, arkadaşınız olabilir mi? Ya bu bir insan değil de, antika bir mum ise?