jungkook 6, jimin 8
Jungkook, Jimin yumuşak, hamur gibi karnını yaladığında bundan hoşlanıyordu. Gıdıkladığı için değil, çok hoş hissettirdiği için!
"Leziz." dedi Jimin göbek deliğini öperken, Jungkook çığlık attığında kıkırdamıştı. Büyük olanın elleri diğerinin bacaklarının üzerinde dinlenirken göbek deliğinin etrafını öpüyor ve Jungkook'un altında kıvranışları hızlıca alnını öpmesine neden oluyordu. "Akşam yemeğim olabilirsin, Kook çünkü tadın çok güzel!"
"Yemekleri severim!"
"Ben seni yemeyi daha çok seviyorum." Ve Jimin sözüne sadık kalarak küçük olanın göbek deliğinin altından kalça kemiklerine doğru onu öptü. Dili kemiğine hafifçe vurup kalçasının bir tarafından diğer tarafına kaydığında Jungkook biraz daha yüksek sesle nefes almıştı.
"Kalçalarını çok seviyorum." dedi Jimin oğlanın çıplak tenine burnunu sürterek. Jungkook, arkadaşının dilinden dolayı çok hassas ve karıncalanmış hissediyordu.
Jimin Kookie Büfesi'nden uzaklaşıp ağzını sildiğinde gözlerini kırpıştıran Jungkook, oğlanın burnunu dürttü. "Benim neyi daha çok sevdiğimi bilmek ister misin?"
"Beni." Jimin göğsünü şişirerek konuştuğunda Jungkook gülerek onun dizini tekmeledi. Birbirlerinin üstüne çıkmaya başladıklarındaysa kirazların ve brownie'lerin kokularıyla kaplanmışlardı. Kokuları birbirine karıştığı zaman, şimdiye kadarki en iyi koku karışımını oluşturuyordu.
Jimin "Seni seviyorum." dedikten sonra önce küçük olanın tombul yanağından, ardından dudaklarından öpmüştü. Durmadan öpüşmekten daha iyi ne olabilirdi ki? Hiçbir şey! "Seni çok seviyorum."
"Seni her gün seveceğim!" dedi Jungkook büyük olana bir Fransız tostu öpücüğü verirken. Jimin onaylayarak başını salladı ve elini tutup kalbine koydu.
Küt, küt. Kalbi çılgınca, çok özgürce atıyor ve Jungkook, Jimin bir kez daha onu sonsuza dek sevdiğini söylerken bu yoğun mutluluk dalgasını hissediyordu.
🧚🏻♂️🧚🏻♂️🧚🏻♂️
Jungkook korkak bir kedi değildi!
"Hadi öyleyse!" Jimin, Jungkook'un süveterinin kolunu çekiştirirken keyif gözlerini aydınlattı. Bodrum kapısının önündeki karanlık uçuruma bakıyorlardı. Jungkook alt kattaki raflardan film almak istemediğini söylediğinden beri Jimin ona gülüyor ve kolunu çekiştiriyordu. Bunun komik olduğunu mu sanıyordu?
"Hayır!" Jimin'in elini uzaklaştıran Jungkook, kendi tombul ellerine baktı. Tırnaklarından biri yeşile boyanmıştı. İkisi de sıkıldığı zaman Jimin'in yaptığı bir şeydi bu. Annesinin pembe rujunu bile kullanmıştı! İyi ki ailesi Menards'da "bahçe için birkaç malzeme" alıyordu.
Jimin "Aşağıda hiçbir şey yok, Kookie. İşte," dedikten sonra elini uzattı ve Jungkook geçici olarak parmaklarını birbirine geçirene kadar bekledi. El ele tutuşmaları her zaman güzeldi! Ne zaman el ele tutuşsalar Jungkook fırında pişen bir kurabiye gibi çok sıcak ve güvende hissediyordu. "Burada, seninle olacağım."
"Ya saldırıya uğrarsam?" Jungkook boş elini kullanarak Jimin'in kolunu kavradı. Dün bir timsahın bir insanı yediğini anlatan bir gösteri izlemişti. Ya bodrumda timsahlar varsa ve onlar lezzetli bir Jungkook ve Jimin atıştırması isterlerse ne olacaktı? "Ve sadece altı yaşında olduğum için yenilirsem? Peki ya ölürsem!?"
"Ölmeyeceksin. Seni sonsuza kadar koruyacağım." Jimin kuyruğunu salladı ve bodrumun ışığını yaktı. "Her zaman seninle olacağım ve seni seveceğim çünkü sen benim kirazlı kurabiyemsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry | jikook [türkçe] ✓
Fanfiction"Jimin ve Jungkook, bilinmeyen bir kaderle birbirlerine bağlanmış ve komşu olarak yetişmişlerdi. Ve büyüdüklerinde ise, her ilişki gibi, onlarınki de kaçınılmaz bir şekilde değişmişti." uyarı: Bu hikayede argo, cinsel içerik ve uyuşturucudan bahsedi...