Bölüm 10: Eşler

2.9K 313 208
                                    

jungkook 15, jimin 17

"Küçük yavruma bir bak! Tatlım, ona bak! O kadar büyüdü ki!" Bayan Jeon 'fotoğraf çekimi' yaptığını varsaydığından, Jungkook'a çenesini yukarı kaldırması için bir işarette bulunmuş ve Jungkook isteğini gerçekleştirdiğinde baş barmağını yukarı kaldırarak 'çok iyi' demişti. Oğlunun yanında duran kişi ise babasıydı, iş yerindeki acil işlerine rağmen burada olması şaşırtıcı bir gerçekti. Yine de, kimyasal gibi kokmasına rağmen burada olması güzeldi. Fotoğraf çekimini sıcak, babacan gözlerle izlemesi Jungkook'un acı verici sahte gülümsemelerine değiyordu.

Yaklaşık otuz dakikadır ön verandada farklı mimiklerinin ve pozlarının fotoğraflarını çekmişlerdi. Şu noktada Jungkook, lisenin ilk gününde geç kalacak gibiydi.

Sabahları hazırlanması genellikle bir milyon saatini alan Jimin bile çoktan gitmişti. Dün dondurma için dışarı çıktıklarında -Jungkook Jimin'in bu davetini çatıdaki konuşmalarından beri onunla konuşmadığı için biraz tuhaf bulmuştu ama hey, kim bedava dondurmadan vazgeçerdi ki- Jimin okula erken gelmenin önemini vurgulamıştı.

Sınıfa yirmi dakika geç giren, içeride kaybolan ve kafası karışmış bir öğrenci olmak Jungkook'un listesinde üst sıralarda sayılmazdı, bu yüzden Jimin ona önemli öğütler verirken ağzını kapalı tutmuştu. Şapka takma, yapabildiğin herkesle konuş ve en önemlisi sınıfın arkasında sessizce ve utangaçca oturma.

Jimin "Çünkü bu olduğunda," demişti kaşığını tekrar kurabiye parçalı dondurmasına batırarak. "Genellikle orada kalırsın."

Görünüşe göre bu yıl, Jungkook'un sessizliğinin kıçına tekmeyi bastığı yıl olacaktı.

"Biliyorum tatlım." Jungkook'un sırtını okşayan babası onu kendine doğru çekti ve kulağına bir öpücük kondurdu. Bay Jeon bir an için durakladı, kuyruğunu salladı ve Jungkook'un ona beklenti içinde bakmasına neden oldu. Belki de söylenecek doğru kelimeleri düşünüyordu?

"Çok büyüdün. Daha dün gevezelik ediyor ve annenin her yerine elma püresi bulaştırıyordun." Jungkook kıs kıs güldüğünde babası da gülümsedi. "Seninle gurur duyuyoruz, evlat."

"Biliyorum."

"Lise tamamen farklı bir oyun. Nasıl oynanacağını öğren, tamam mı? Sıkı çalış ama eğlen."

Bay Jeon'un gözleri küçük kurdun tenindeki kalıcı izlerin bulunduğu boynuna kayınca Jungkook yerinde donakaldı. Okula hazırlanmak için acele ederken üzerindeki kokuyu ve morluklarını gizlemek için kapatıcı sürmeyi veya biraz parfüm sıkmayı unutmuştu!

"Tamam!" Sesi korkunç bir şekilde çatladığında annesinin 'bebek Kook'un hala içinde bir yerlerde olduğu' hakkında bir şeyler söylemesine neden olmuştu. "Benim için gitme zamanı." Anahtarları babasının elinden alan Jungkook annesine çabucak sarıldı, çantasını kaptı ve arabasına binerken onlara veda etti.

Arabayı çalıştırırken kalbi hızla çarpıyordu. Jungkook araba yolundan çıkıp yolun aşağısına inerken kendi kendine bağırdı. Ters şeride girdiğinde bir araba korna çalmıştı ama nereye gittiğini bile zar zor kestiriyordu. Şu an ev dışında her yere gidebilirdi.

İzleri gördüğünde babası ne düşünmüştü? Jungkook'un etrafta birileriyle yattığını mı düşünüyordu ya da biriyle ilişkisinin olduğunu? Yoksa tamamen başka bir şey miydi?

Babasının izleri görünce gülümsemesinin seğirdiğini ve bunun üstüne kulaklarını öptüğünde kiraz kokusunu aldığını bilmek, Jungkook Burger King otoparkına keskin bir dönüş yaparken sert bir şekilde frene basmasına neden olmuştu.

cherry | jikook [türkçe] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin