Bölüm şarkıları: BTS - Life Goes On
Cascadeur - Meaning (Choral Version)
Tam da doktorların tahmin ettiği gibi, Jungkook ilk kızgınlığına dair pek bir şey hatırlamıyordu.
Bir an Tae'nin arabasına götürülüyor, ve sanki bir yaşam destek ünitesiymiş gibi çılgınca Jimin'in gömleğine yapışıyor; sonraki an hastaneden ayrılırken resepsiyon görevlisine teşekkür ediyordu. Sanki doktorun kan basıncını kontrol ettiği, nefes alırken elini sırtına koyduğu ve onu bir lolipop ve itfaiye çıkartması ile eve gönderdiği rahat bir muayeneden geçmiş gibiydi. Kolay, basit ve zararsız.
Yeni bir eşofman giymeseydi ya da ayak ve el bileklerinde morluklar olmasaydı o hastane odasında tuhaf bir şey olmadığına ikna olmuş olurdu. Kalçalarından yakınırken doktorun dik dik bakmasından, gömleğindeki Jimin'in feromonlarının silinmeyen kokusuna kadar; Jungkook başından bir şeylerin geçtiğini varsayıyordu. Bununla beraber, şu 'bir şeylerin' Jimin'in sikini içermemesi için parmaklarını çaprazlamıştı bile.
"Dostum, büyük sıçtın." Jungkook uyandığında Tae'nin söylediği ilk şey buydu. Burunları neredeyse birbirine değiyordu. "Ama bu iyi bir sıçış."
"…Tamam?" Bu hiç mantıklı değildi, yine de Jungkook ondan bir açıklama istememişti. Eğer gerçekten bir şey olduysa er ya da geç öğrenecekti. Belki de bu serumunu sökmek ya da kızgınlığı sırasında tuhaf bir şey söylemek gibi aptalca bir şeydi ve Tae sadece abartıyordu?
"İlk kızgınlığından sonra farklı hissetmiş miydin?" diye sordu Jungkook otoparkta yürürken. Yüzüne karşı vuran esinti taze ve keskindi ve sızlayan burnu için rahatlatıcıydı. Hastanenin kokusu son birkaç saattir burun deliklerini yakıyor ve onu biraz deli ediyordu.
"Hm-hm. Şpagat açabiliyor ve birinin sikini kendimi yormadan sürebiliyordum." Çalan telefonunu cebinden çıkaran Tae, ekranın kilidini açarken alt dudağını kemirdi. Son zamanlarda bunu çok yapıyordu; birine mesaj atıyor ve aramaları yüzündeki gergin bir ifadeyle cevaplıyordu.
"Daha iyi olacağını düşünmüştüm." diye itiraf etti Jungkook, Tae'nin kafasını telefonundan kaldırıp kendisine bakmasına neden olmuştu. Bir motelin turkuaz ışıkları ve fast food tabelasından gelen kırmızı ışık kahverengi kürelerine yansıyordu. Hastaneden ebeveynlerini endişelendirecek bir saatte ayrıldıkları için bu gece etrafta birkaç ışık vardı ama Jungkook ilaçtan dolayı sersemlemişti ve midesinde de bir sıcaklık hakimdi.
"Bir Omega çiçeği gibi açmanın mı?" diye sordu Tae, eliyle açmış bir çiçeği işaret ederek. Daha çok patlayan bir bombaya benziyordu ama Jungkook yine de başını salladı. "Yani sen bunun önemli olduğunu düşünmüyor musun?"
"Pek sayılmaz? Ben de aynı hissediyorum."
Şehrin üzerine gece çökmüş, gökyüzünün morları ve koyu mavileri işyerlerinin parlak sarı ışıklarıyla karışmıştı ve Jungkook aniden etrafta dolaşıp her şeyin tadını çıkarmak istedi. Muhtemelen henüz taze bir Omega olduğu için bu iyi bir fikir değildi ama en iyi arkadaşıyla kendini kaybetmek kulağa cazip geliyordu.
Birkaç saat içinde okul kapılarından girer girmez her şey değişecekti, bu yüzden bu huzurun tadını çıkarabildiği kadar çıkaracaktı.
Tae kapıyı açarken kollarını arabanın yan tarafına yaslayarak "İkinci kızgınlığın gelene kadar bekle." dedi ve sırıttı. "Ne demek istediğimi anlarsan farkı gerçekten hissedeceksin. Ateşli bir Alfa sana çakacak ya da sen birine çakacaksın ve bu kendini iyi hissettirecek. O an için yaşa, tamam mı? Nirvanaya ulaştığın en yüksek nokta o olacak. Sonrasında dünyaya geri dönmek berbat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry | jikook [türkçe] ✓
Fanfiction"Jimin ve Jungkook, bilinmeyen bir kaderle birbirlerine bağlanmış ve komşu olarak yetişmişlerdi. Ve büyüdüklerinde ise, her ilişki gibi, onlarınki de kaçınılmaz bir şekilde değişmişti." uyarı: Bu hikayede argo, cinsel içerik ve uyuşturucudan bahsedi...