02."Anılar"

7.8K 855 444
                                    

~
Taehyung-

Bu evden bazen nefret ediyordum.
Pekala. İki katlı bir villa tarzı bir evdi. Genişti, bir çok odası vardı. Ve çok işimize yarıyordu. Her odayı kim kullanıyorsa istediği gibi döşemişti.
Yatak odamızın haricinde hepsini tek başımıza tasarlamıştık. Yatak odamızın sağ tarafını siyah ve beyazla döşemiştim ben mesela ve Jeongguk ise çok rengarenk döşemişti. Yani şahsen insanları pek dış görünüşüne göre yargılamasam da Jeongguk gerçekten öyle biri durmuyordu.
Yani kaslı, Nemrut gibi ifadesiz suratı, robot gibi olan hareketleri olan birinden gerçekten rengarenk oda beklemiyordum. Zaten ona bunu söylediğimde kıkırdamış, evlendikten sonra ilk kıkırdayışı bu olay sayesinde olmuştu ve ben bunu iki hafta sonra söylemiştim, o da benim için aynı şeyi düşündüğünü söylemişti.

Her neyse. Bu evden nefret ediyordum. Çünkü o röportaja önceden katılan kişileri izlemiştim.
Anılarından bahsediyordu herkes. Güzel, kötü, kavgalı, romantik anılar. Sayısız, yayına sığmayacak kadar fazla olan anılarından...
Oysa bizim çok nadir anılarımız vardı. Hiç kavga etmemiştik mesela. Veya romantik dizilerde ki gibi sahneler.
Bizde sevgi sözcüğü bile yoktu ki gerçi.
"Jeongguk, günaydın." "Günaydın."
"Bugün geç dönerim. Akşam yemeğinde bekleme beni." "Peki." "Bugün çok yoruldum Jeongguk. O yüzden erken yatacağım. Eve geldiğinde sessiz ol." "Tamam."
Buna benzer basit diyaloglardan oluşuyordu evliliğimiz. Ellerimizde ki yüzükler olmasa biz bile unutacak haldeydik bu konuda.
Önceden de dediğim gibi evli birileri değildikte sanki ev arkadaşı gibiydik.
Pek birbirini sevmeyen ve "param ancak buna yetiyor" olan ev arkadaşlarından.

İşte bu yüzden nefret ediyorum bu evden. Jeongguk ile şuan izlediğim çift gibi bir hayatımız asla olmamıştı. Jeongguk beni asla çizmemişti, asla da çizmeyecekti.
Evin arka odasını minik resim atölyesine çevirmişti ve yanında ki odaya da bitmiş olanları koyuyordu.
Asla resim çizdiği odaya ondan izinsiz girmiyordum mesela. Veya diğer odaya da girmemi katiyen istememişti.
Son resim dışında sakladığı başka resimler de vardı. Bunu da biliyordum. Çünkü merak etmiştim ve o da dürüst olup "Sadece bazı resimlerimi görmeni istemiyorum." demişti, gerginlikle eliyle saçlarını karıştırırken.
Ben de sormamıştım sonradan "Neden?" diye.

Ve yine önceden dediğim gibi Jeongguk'un beni sevmediğini düşünüyorum ki bu da benim hep bir adım geri de sadece "Tamamdır." dememe sebep oluyor, asla neden diye soramıyordum.
Hala soramıyorum. Çünkü Jeongguk'un yakınında bulunmak, onun yatmadan önce yatağını düzenleyip yattığını bilmek, kapıyı kilitlerse iki kere kontrol ettiğini, erkeksi duruşuna rağmen ve bir çok kişiye erkeksi gelen kokusunun bana bebek gibi koktuğunu düşündürmesi, yemek yerken konuşmayı sevmediğini, resimlerinde ağırlıklı olarak gökyüzünü turuncu renklerde çizse de çoçukluğunda turuncudan nefret ettiğini, gerçekten ne oldu da sonradan sevmeye başladı bilmiyorum, içki yerine şarapı tercih ettiğini, en sevdiği filmi benimle paylaşması gibi diğer kişilere basit gözüken şeyler bana göre padişahın en gizli hazinesi gibi değerliydi. Çünkü Jeongguk tarafından olan sevgiye, değere, her hangi bir şeye açtım.
Deseydi ki "Taehyung evi terk et." gülümserdim ve evi terk ederdim. Onun gözü önünde ağlamazdım ki üzülmesin, sözünü ikiletmezdim.  Sonra geri gel dese ve ben dünyanın öbür ucunda olsam, iki elim kanda dahi olsa koşa koşa en hızlı ona ulaşmaya çalışırdım.
Canımı Tanrı'ya sunarken o ölmememi söylese Tanrı'ya biraz daha kalmak için de yalvarırdım.
Jeongguk'a olan sevgimin sınırı yoktu. Aşk kelimesi küçük, aciz kalıyordu mesela. Onun koruyucu meleği olup tüm kötülüklere göğüs gerebilirdim mesela.  Veya onun saklanabiliceği bir mağara, ağlayacağı bir omuz, güzel anılarının baş rolü, kötü anılarında yanında olup "Yanındayım." diyecek biri olabilirdim.

 paintHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin