06."İnanmak istiyorum. Lakin-"

6.4K 692 113
                                    

~
Kendimi bildim bileli sevilmezdim.
İstenmezdim... Ve hep nefret kusulan, itilip kakılan kişiydim işte.
Ailem bile beni istemezken Jeongguk'un şuan bana kollarını sımsıkı sarmış, yatağımızda, kafasını göğsüme koyarak uyuması gerçekçi gelmiyordu.

Biliyordum ki, her şey karşılıklıydı. Sevgi, saygı, nefret ve aşk.
Birine emek verirsin, sevgi verirsin, saygı verirsin. Ve bir dönüt alamayınca elini kolunu çekip gider insan.

Ben gitmeye kalkışandım. Ve Jeongguk sanki anlamışcasına, tüm zamanımızın, anılarımızın, kalbimin burukluğunu almak istermiş gibi sımsıkı bana sarılıyordu.

Kokusu buram buram ciğerlerime dolarken daralmaya başlamıştım.
Ne Jeongguk'un beni sıkı sarması, ne de göğsümde duran kafasındandı.

Ben bu durumdan sıkılmıştım.
Çok korkuyordum... Tanrı biliyor ya çok korkuyordum.
Acizce beni bırakacağını, geri tekrar eskisi gibi davranacağını ve beni sevmediğini düşünerek darlanıyordum.
Güvenemiyordum. Çünkü kaç kişi beni bırakma deyip beni bırakmıştı. Terk etme diyenler, arkasına bakmadan gitmişti.

Ben Jeongguk'un arkasında kalan silik anı olmaya asla hazır değildim. İlk defa birine tüm sevgimle bağlıyken olamazdı bu. Olamazdı...

Sağ elimi hala saçlarında dolaştırırken bir saattir aynı pozisyonda olmaktan bir yerlerim uyuşurken, saçlarının yumuşaklığının beni mayıştırmasını bekledim.

Ben onun kolları arasında ağlarken ayağa kaldırıp yatağımıza yatırmış ve sakince, aslında daha çok bana "Üzgünüm bu yabancı kolların lütfen sana sarılmasına izin ver." adlı, bakışlarla bakarak sarılmıştı.

Kafasını göğsüme koyup yaşamam için heyecanla atmaya çalışan kalbim ve kokusunu sonsuza kadar ciğerlerime hapsetmek ister gibi soluyan benden sonra hiç konuşmadan uyumuştu o.

Bu da bir diğer belirsizlikti...
Ve hep tam mayışacakken aklıma dolan düşünceler gözlerimi dolduruyordu.

Beni ne için kandırıyor? Kariyer? Ev ihtiyaçları?
Ne için tutuyor beni yakınlarında?

Peki ben neden bu bataklıkta batarken hala dikenlerle dolu gülü korumaya çalışıyordum?

Jeongguk güzel bir güldü. Tomurcukken, açarken de güzel olan bir gül.
Dikenlerle kaplı, kalbimi paramparça eden o güzel gül...

Koparıldığı için ölümüne yakın olduğu için mi bu paramparça etme mevzusu?
Jeongguk kırılmış mıydı? Yıkılmış mıydı?
Ne olmuştu ona da beni böyle yıkıyordu göz göre göre?

Beni bırakma demişti. Güven veremiyor muydum ona? Hissetiremiyor muydum her zerremi kaplayan, varlığımdan taşıp giden sevgiyi?

Gözlerim yine hızla dolarken saçlarını daha nazik okşamaya başladım. Ya yarın uyandığımda yanımda olmazsa diye korkarak kalbim gözlerimi kırpmamı bile istemiyordu.

Gitmesin, bırakmasın beni diye ağlamak istiyordum ama tek yapabildiğim saçlarını okşamaktı.
"Seni" dedim en sessiz mırıltımla.
Jeongguk ile asla söylememiştik böyle bir şeyi.
Sadece ona itiraf ettiğim gün ve onun evlilik teklifi vardı. İlişkimiz böyle kademe kademe ilerlemişti ki biz ikinci basamaktan beşinci basamağa atladığımızdan her şey yolunda değildi.

Biz Jeongguk ile engebeli, yıkılmış bir yolda farklı adımlarla yürüyorduk.

Ve ona inanmak istiyordum bu yüzden büyük çabalarla uyumuştum.
Birazcık rahatsız, alışık olmadığım (çünkü ilk defa biriyle sarılarak uyuyordum.), bir yandan da en iyi, en rahat uykumdu.
Yani en azından çarpılan demir kapısına, onsuz yattığım, kokusu üstüme sinen tişörtümle, evde tek başıma kalana kadar.

Ona inanmak istiyordum. Lakin Jeongguk benim tüm güvenimi sarsmak ister gibi davranıyordu.
Tam beş dakikadır oturduğum koltuktan kapının geri açılmasını bekliyordum.
Ama ama... O gelmiyordu.
Jeongguk bana asla gelmiyordu.
Bir adım atarsa beni beş yüz adım geri itelemiş olmakla beraber, ters yönde koşuyordu.

Jeongguk sevdiklerinin kıymetini çok iyi bilirdi. Bunu biliyordum. Ama Jeongguk'un neden böyle davrandığını asla anlayamıyordum. Hep suçu kendimde arıyordum. Ve bir sürü hatam var gibiydi.
Durmadan ama durmadan "Ona sevgimi hşssettiremiyorum. Güven vermiyorum. Bu yüzden iki yabancıyız." diye düşünürken ayağa kalkıp kendi odama geçtim.

Sanırım günümü burda, tek başıma, Jeongguk'un bana adım atmasını bekleyerek geçirecektim.

Kilitlediğim kapıdan çekilip yatağa ilerlerken mırıldanıyordum." Ona inanmak istiyorum lakin artık ilk adımı o atmalı."

İlk adımı o atmalıydı, çünkü yorulmuştum.
Onu seviyorum ama beni çok yordu.
Kelebeklerimin sahibi, kelebeklerimi öldürüyordu tek tek.

Yatakta büzülerek büyük bir hayal kırıklığına uğrayıp da kalbinin ağrısının ağlamakla geçmesini bekleyen beş yaşında bir çoçuk gibiydim.

Ben güvenip gözlerimi kapattığımda, ona sırtımı yaslamak istediğimde Jeongguk beni bir demir kapısının sesine uyanmamı sağlamıştı. Kırgındım. Hayal kırıklığına uğramıştım. Kalbim ağrıyordu ve tek yapabildiğim sessizce ağlamaktı.

Sevilmeyi hak etmiyordum sanırım.
Beni terk etmişti belki de.
Onu bir daha göremeyecektim.
Hayatta ki her şeyim elimden alınmış gibiydi.
Nefessiz kalana dek, hıçkırıklarla ve yorgunluktan, kızarmış gözlerimin kapanana kadar ağlamıştım.

Lakin Jeongguk yoktu bir kere. Bir kere sarılarak uyumuştum ona ve bağımlısı olmuştum bir gecede. Yokluğunu aramamak elde değildi.

Şimdiden Jeongguk'umu, huzurumu, hayatımı, kelebeklerimin biricik sahibini özlemiştim.

Kalbim küller halindeydi ama yine de onun için atıyordu. Jeongguk şuan karşıma dikilse gününü soracak kadar aciz haldeyken, son kez gözlerimi açıp kapadım ve uykuya daldım.

Dönüm noktam, dikenli güzel gülüm, kalbimin kırık olma ve atma sebebi olan güzel Jeongguk.

Benim hayatım olan güzel Jeongguk. Nereye gitmişti?

~

Bölüm sonu-

Merhaba.

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Pek halim yok bir şeyler için.

Medya -: Oğuzhan Koç - Gitsem diyorum.

"Aşk olunca, meşk olunca. Ben yokum hiç bir tarafında. Dert olunca, gün batınca, ay bile kaçınca gökyüzünden aman. Aman. Aman. Aman. Gitsem diyorum."
"Çile mi değil mi?"
"Aşkta başka çare yok."
"Yolum uzun. Artık gitsem diyorum."
"Bende olmam olmadığın zaman."

"gün doğunca bir uyansam bir de baksam yanı başımda olsan"

TEYUNG 😔

Kendinize iyi bakın!

 paintHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin