~
Röportaj alanında buluşacağımız için arabama atlayarak düşüncelerimin beni burda da boğmasına izin verdim.
Çünkü ne yaparsam yapayım kurtulamıyordum. Düşüncelerimin sebebi Jeongguk'du ve Jeongguk olmadan da onları susturmak imkansızdı. Bunu anlamıştım.
Ve o ise... O ise bana yardımcı olmak yerine düşüncelerimi filizlendiriyordu."Jeongguk beni sevmiyor."
"Jeongguk başka birini seviyor."
"Jeongguk'un hayatında biri var."
"Jeongguk onun kokusunu seviyor."
"Jeongguk bende olmayan bir şeyi onda buldu. Neyi peki?"
"Ona güven veremedim."
"Ona sevgimi hissettiremedim."
"Jeongguk'a yeterisizim."Dün odama gelmemişti. Diğer günlerin aksine sesli ağlarken kapıdan içeri girmesini ve bana sarılmasını, beni biraz da olsa anlamasını beklemiştim.
Belki de bencillik ediyordum. Bilmiyorum lakin o gelmemişti. O masaya "Geceyi atölyede geçireceğim." diye bir not bırakıp evden çıkıp gitmişti.
Zihnim o an daha karamsarlaşmıştı işte. Kalbim biraz daha ağrımıştı. "Sevdiğinin yanına gitti." "Kalbinin sahibinin yanında. Kelebeklerinin sahibinin..."
"Bir gün beni boşayıp böyle terk edecek."
"Jeongguk beni bırakacak."Gözyaşlarımı yol boyunca dudağımı kanatarak tutmaya çalışmış, ellerimi direksiyonla birleştirmek istercesine sıkarak gideceğim yere varmıştım.
Artık yaptığı davranışlar da iyi bir yan göremiyordum. Bu yüzden bir iki adım öne arkaya giderken heyecanlıdan daha çok gergin olduğunu düşünüyordum. Benden dolayı gergin olduğunu. Belki de tek başına bu röportaja katılmakm istiyordu. Veya o sevdiği biri olduğunu düşündüğüm kişiyle. Benden utanıyor muydu yoksa?
Beni gördüğünde durmuş ve yüzümde ki makyajdan dolayı belli olmadığı için şükrettiğim kızarıklarla birlikte yanına giderek kafamla içeriyi işaret etmiştim.
Konuşmak istemiyordum...Kalbim kırıktı. Kırgındım. Yorgundum.
Ruhumun umudu, mücadele serüveni bitmişti.
Ve artık konuşacak halim bile yoktu. Onun hakkında o kadar hassaslaşmıştım ki artık nefes aldığını gördüğümde "Belki de bir başkasını öptü. Nefesleri birbirlerine karıştı." "Bir başkasının kokusunu içine çekti." "Bir başkasının kollarında uyudu." "Ve belki de ben onun için bir başkasıyım..."Kalbimin sahibinin, kalbimi paramparça yapacağını söyleseler inanmaz ve gülerdim şimdi ki halimin aksine. Çünkü kalbimi kıran kişiden uzaklaşacağımı, aşk olmadan da yaşayabileceğimi, aşka inanmadığımı söylerdim. Ama bu Jeongguk ile tanışmadan önceydi.
Şimdiyse deseler onaylardım bunu. Kelebeklerimin her geçen ölüşü, geceleri ağlayarak uyuyuşumu ve geçenlerde büyük bir hevesle uzattığım, omzuma kadar varan saçı kısaya kestirmem, kıyafetlerimin bir çoğunu bir başka yere atıp çevresindekilerin giydiği kıyafetlerle değiştirmem gibi olaylardan biri bile onaylıyordu.Ben onun için tekrar tekrar doğduğumda o beni sadece öldürüyordu.
Görevlilerin yönlendirmesiyle oturduğumuz koltuklarda tedirgin ve gergin hissediyordum. Ağlamaktan korkuyordum.
İnsanların onu kötü bilmesini istemiyordum.
O çok iyi biriydi.Cidden çok iyi biriydi. Mesela onu ilk görüşüm bir kadının dövülmesini engellemeye çalıştığı andı. İkinci gördüğüm an ise çalıştığım kafe de arkadaşı, şimdi asistanı ya neyse, Jennie'ye hiç dert etmeden resim taktikleri öğretiyordu. Bunu bir başkası birinden istese para vermek zorunda kalırdı ama Jeon "Ben o kadar da mükemmel değilim. Yardımcı olduysam sevindim." diyerek yardımcı olan biriydi.
Karşısında çıkıp ondan hoşlandığımı söylediğimde hiç kötü tepki vermeden denemek istediğini bir randevuya çıkıp çıkamayacağımızı sormuştu. Dürüst biri olmaya çalışsa da huyundan mı geçmişinden mi bilmiyorum ama duygularının sadece %1lik kısmını insanlara davranışlarıyla, sözleriyle gösteriyordu.
Bu yüzden pek bir çevresi yoktu. Oysa ki ben onun gözleriyle ve resimleriyle gösterdiğine inanıyorum.
Hala inanıyorum lakin yeterli gelmiyordu. Kalbim bencilleşiyordu. Yoruyordu, yorgundu çünkü ve onunda çabalama zamanı gelmişti artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paint
FanfictionJungkook, beni hiç çizmez ki. O sadece güzel şeyler çizer. . . . Ünlü ressam Jeon Jungkook ve eşi Kim Taehyung.