İyi okumalar.
Ertesi sabah Yankı ve Yade sıradan bir gün gibi davranıyorlardı. Yazgı'ya bir şey belli etmeden bu mevzuyu çözmeleri gerekiyordu. Plan şuydu :
Yankı son derste bir bahane ile çıkacak ardından Yade ile birlikte eski okullarına gidecekti. Son zil çaldığında öğretmenin çıkmasını bekleyecek ve o sınıftan Allah'ın tek bir kulunun bile çıkmasına izin vermeyecekti. Gerisi ise Allah Kerim diye düşünüyordu.Sabah evlerinden çıkan üç kardeş kolejlerine gelmiş, Yade'ye sınıfına kadar eşlik ettikten sonra kendi sınıflarına çıkmışlardı.
Yazgı, bugün olduğundan daha sessizdi. Git gide içine kapanıyor ve daha agresif biri hâline geliyordu. Gerçi yaşadığı şeyler onu buna sürüklemişti.
Pencere kenarındaki sandayesine oturup bahçedeki öğrencileri süzüyordu. Hepsi gülüyor, arkadaşları ile şakalaşıyordu. Buruk bir tebessüm ile bakıyordu etrafına.
Yedi yaşında babası ile birlikte bir kaza geçirmiş ve bu kaza ondan sol kolunu almıştı. Dirsekten itibaren sol kolu kesilmek zorunda kalmıştı. Çocuk yaşlarında olduğu için olayı idrak etmesi ve kabullenmesi çok zor olmuştu. Yıllar geçtikçe artık durumunu kabullenmiş ve böyle yaşamaya alışmıştı. On yılı devirecekti sonuçta. İnsan alışmayıp ne yapacaktı ki ? Ne zamana kadar isyan edebilir veya üzülebilirdi ? Acıyı veren Allah, sabrını da veriyordu.
Babası kazadan sonra kendini çok suçlamış hâlâ da oğlunun durumunu gördükçe suçlamaya devam ediyordu. Keşkeler sıralıyordu sıralamasına ama yaşanılacak bir kadere karşı gelemezdi.
Yazgı, hayata biyonik kolu ile devam ediyordu. Kendi kolunun yerini tutamasa da birçok şeyi kendi başına halledebiliyordu.
Yankı'nın seslenmesi ile düşüncelerine ara veren Yazgı, boş gözler ile kardeşine bakıyordu.
"Daldın, gittin. Bir şey mi oldu ?"
"Hayır." Kısa ve özdü. En son ne zaman uzun cümleler kurarak konuştuğunu hatırlamıyordu zaten.
Yankı daha fazla üstüne gitmek istemediği için susup sırasına oturmuştu ve gün başlamıştı.
Derseler son hız devam ederken son dersin teneffüsündeydiler. Yankı eşyalarını topladı.
"Yazgı, ben gidiyorum."
"Görebiliyorum." Sorgulama ihtiyacı duymamıştı. On yedi yaşında aklı başında biriydi Yankı.
Kardeşinin ters tepkisini göz ardı ederek sınıftan çıktı. Yade zaten kapının önünde abisini bekliyordu.
"Gidelim." Abisinin sesi ile montunun ceplerine ellerini sokup abisinin yanında yerini aldı. İkisinin de ağzını bıçak açmıyordu. Yade, olacakları içinde hesap ederken Yankı kendini dizginlemeye çalışıyordu. Yirmi dakikalık yürüme mesafesinden sonra eski okullarına gelmişlerdi. Güvenlikçi Arif Abi, ikisini de görünce gülümseyip içeri almıştı. Ne de olsa eskiden bu okuldandılar.
Yankı merdivenleri ikişer ikişer çıkıp 12-C yazan sınıfın önünde durdu.
Yade, abisine bakarak :
"Sakin ol tamam mı ? Olay çıkarma."
Yankı, başından savmak için onaylar anlamda kafasını sallamıştı çünkü ikisi de iyi biliyordu, bugün kesinlikle bir şeyler yaşanacaktı.
Ders bitimi için çalan zil sesi okulda duyulurken sınıf kapıları hızla açılıp öğrenciler hücum eder gibi çıkıyorlardı. Bekledikleri sınıfın kapısı açılıp öğretmen çıktıktan sonra Yankı ve Yade içeri girmişlerdi. Yankı, varlığını belli etmek için kapıyı sertçe kapatmıştı ve istediği de olmuştu. Bütün sınıf kendisine bakıyordu. Çoğu şaşkın, çoğu olayı anlamaya çalışır gibi.
"Duyduğuma göre çok özlemişsiniz beni." Alayla söylediği cümlelerden ateş fışkırıyordu. Yade, içinden bildiği tüm duaları okuyup bir an önce bugünün bitmesini diliyordu. Kendisi başlatmıştı bunu ama işin içinde Yazgı abisi vardı.
Sınıfın delikanlısı olup cebinde gezdirdiği çakı ile kendisini okulun ağası sanan Cihan, Yankı'nın karşısına geçmişti.
"Hayırdır ?"
"Benden ne zaman hâyır geldiğini gördün ? " Doğruydu, Yankı ile kimse baş edemiyordu. Yankı neredeyse bela oradaydı.
Yankı, Cihan'ın omzuna çarparak onu es geçtiğinde öğretmen sandalyesine oturup bacaklarını da masaya uzatmıştı. Gözleri sınıfı turlarken listedeki kişilerde bir süre takılı kaldı.
"Hanginiz ?" Sınıftaki tek bir kişi hariç kimse dediğini anlamamıştı. Yankı, bu soruyu denemek için sormuştu zaten. Herkes anlamayarak bakarken içlerinden bir kişi kendini ele verecekti.
"Yazgı'ya bilinmeyen numaradan yazan hanginiz ?" Sınıfın dedikoducu kızı Sinem, cırtlak sesiyle :
"Ay kim ne yapsın Yazgı'yı ?" Sınıftan birçok onaylama sesleri geldiğinde sabrı taşan Yankı, oturduğu sandalyeden sert bir şekilde kalkıp sandalyeyi itti.
"Canınıza mı susadınız lan siz ? İllâ gelip belanızı sikeyim mi istiyorsunuz ?"
Yade, abisine yaklaşıp elini koluna koydu. Kardeşinin varlığını hatırlayan Yankı,derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı.
"Siz nasıl insanlarsınız ? Kalbiniz bu kadar kötü mü ? Dört yıldır abime yapmadığınız kalmadı, en sonunda dayanamayarak nakil aldırdık ama siz yine onu rahat bırakmıyorsunuz! O size hiçbir şey yapmadı!"
Yade için Yazgı abisi çok değerliydi hatta onun zayıf noktasıydı. Abisine şimdiye kadar yapılan şeylere sesini çıkaramamıştı ama artık ağzına ne geliyorsa söyleyecekti.
"Abim kolunu kaybetti, sizin gibi vicdanını değil. Sizin alayla baktığınız adama ben gururla bakıyorum, sizin gibi olmadığı için!"
Yade'nin konuşmasını iki şey bölmüştü : İlki gözyaşları, ikincisi ise açılan sınıf kapısından içeri giren Yazgı abisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSİK|texting|
Teen FictionBilinmeyen Numara : sana bakarken midemde varlığını sürdüren ölü sandığım kelebekler, kanat çırpıyormuş meğerse. (Mesaj gönderilemedi.) Bilinmeyen Numara : kanatları kırıldı senden sonra. (Mesaj gönderilemedi.) • Yarı texting 12 Ağustos 2022 #1- ek...