{5. Bölüm}

3 1 0
                                    

kitap istediğim kadar etkileşim almadı ve bu beni çok üzüyor. belki de limonata adında başka bie texting olduğu içindir, bilmiyorum. lütfen artık tutsun 🥺

___________♡____________

Annem savcı babamsa avukat. Aynı davada karşı karşıya çalışırken sevmişler birbirlerini. Bu romantik aşk hikayesini hep babamdan dinledim. Başta dedemler babam varlıklı bi aileden gelmiyor diye istememişler bu evliliği. Gizli gizli nikah kıymışlar. Tabi dedemler falan affetmemişler annemle babamı uzun süre. Sonra ben doğmuşum, yumuşamış herkes annemlere karşı.

Haftaya boşanma mahkemeleri var. Büyük ihtimalle yaşım olgun olduğu için kiminle birlikte kalacağıma ben karar vereceğim ve tabiki kararım belli. Bu yüzden burda kimseye bağlanmak istemiyorum.

Geç kaldığımı fark ettiğim gibi yataktan kalkıp direkt üniformamı giydim. "anne" diye bağırdım ama sanırım erkenden kalkıp ofise gitmişti. Çantamı, telefonumu, anahtarı ve en önemlisi kulaklığımı da yanıma alıp otobüs durağına doğru koşmaya başladım.

"Lanet olsun!" geç kalıyordum. Otobüse 12 dakika vardı. Kafayı yediğimi düşünebilirsiniz ama koşmaya başladım. 10 dakika boyunca durmadan koştum ve sonunda okula vardım.

Geç kalan anlaşılan tek ben değilmişim. Tarih hocası Burak mıdır nedir kapıda geç kalanları tek ayak üzerine dikmişti. Durdum, ikinci günümden geç kalmak gibi bir niyetim yoktu. Okulun arkasını dönüp tel olmayan duvara çıkmaya çalıştım.

Bu boyla imkansız olduğunu anlayınca yere çömelip ağlamaya başladım. Neyim ben? sulugöz falan mı?

Omzuma bir elin dokunmasıyla irkildim. Göz yaşlarımı silip kafamı yukarı kaldırdım.

"şşh tamam sakin ol." diyerek iki elini birleştirip gözleriyle konuşmaya başladı. Ne demek istediğini anlayıp kaşlarımı çattım. Ayağa kalkıp okul kapısına doğru ilerlemeye başlayacaktım ki kolumu tutup beni kendine doğru çekti. Saçlarıyla kapattığı alnındaki damar sinirden belirginleşmişti.

"Ceza almak mı istiyorsun?"

"Hayır ama senden yardım almak gibi bi niyetim de yok. Şimdi kolumu bırak."

"İnatçısın"

"öyleyi-" Lafımı bitirmemi beklemeden beni daha da kendine doğru çekti. Kokusunu çok net alabiliyordum. Nefesini yüzümde hissettim.

"Adım Deniz." dedi. "Yardım etmeme izin verir misin?" Hâlâ bana çok yakındı. Kendimi geri doğru çekip evet anlamında başımı salladım. Sıktığı kolumu kibarca bırakıp yine ellerini birleştirdi. Bir ayağımla ellerine ağırlığıma verirken diğeri ayağımı omzuna koymuştum çoktan. Duvarın arkasına doğru atladım. Birkaç saniye sonra o da arkamdan atladı.

"100 kilosun heralde" gülümsedi. Bu alaycı değildi, samimiydi ya da şiirsel, hoştu..

"teşekkür ederim" diyebildim sadece. Arkama bakmadan sınıfıma doğru ilerledim. Sınıfa girdiğimde Öykü koluma girdi.

"ikinci gününden geç kalmayı nasıl başardın?"

"sorma" yüzümdeki ifade bu 🙄

Cam kenarı en arka..Yerime geçip oturdum. O sırada kapıdan Deniz girdi. Önce telefonuna baktı. Selin ona doğru yaklaştı. Demek Selin'nin anlattığı Deniz bu Deniz'miş.

Limonata (devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin