5

876 51 21
                                    

Pansy ortak salona vardığında çantasını koltuğa doğru fırlatıp yanına da kendini attı. Theo yüzünden rezil olmuştu. Yakınlaşalım derken daha da uzaklaşmıştı. Ne yapsa eline yüzüne bulaştırmaktan bıkmıştı.

Kolunu anlına koyarak dümdüz yattı bir süre. Ardından hızla ayağa kalkıp çantasını da alarak koşmaya başladı. Kütüphaneye kadar durmamıştı. Kapının önüne geldiğinde ise nefes alıp verişini düzeltmek için biraz durdu.

Birkaç adım atıp kütüphaneye girdiğinde gözleri etrafı kabarık saçlı bir kız arıyordu. Bulduğunda hemen ilermeye başladı. Çantası masanın üstüne koyup tam karşısına oturdu.

Hermione kafasını kaldırıp oturan kıza bakıp tekrar indirdi. Hiç umursamıyor gibiydi ve Pansy'yi bu biraz üzüyordu. Derin bir nefes alıp "Özür dilerim, tüm sınıfı birbirine kattım." dedi. Çık sık özür dileyen biri değildi. Hermione şaşırınca tekrar kafasını kaldırdı.

"Özür dilenecek bir şey yok. Bilerek yapmadın ki zaten." dedi. Kalemi elinden bırakıp kıza bakmaya başlamıştı.

"Evet de, sen su tılsımı yapınca bir şey oldu bir yerine sandım." dedi. Gözlerinin içine bakarken Hermione'nin yanakları kızarmaya başlamıştı.

"Yok, ben.. Alevleri söndürmeye çalışıyordum. Zaten elime yüzüme bulaştı. Yanlış büyü olduğunu bile unutmuşum." dedi. Başta biraz duraklasa da sonunu iyi toparladığı için rahatlamıştı.

"Hiç de bulaştırmadın, kimsenin aklına başka bir şey gelmezdi." dedi Pansy.

Hermione kafasını önüne indirip cevap vermeyince "Ne çalışıyorsun? Gelmişken ben de birkaç şey bakayım bari." diye ekledi.

"İksirlerin İncelikleri diye bir kitap buldum. İnceleyip işime yarayacakları not alıyordum." dedi Hermione.

"Tamam ben de öğleden sonraki Bitki Bilim çizimlerini tamamlayayım." dedi.

İki kız da kendi işleriyle uğraşsalar da arada birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlardı.

************

Blaise kahkahalarının ardından sınıftan çıktı. Biraz bahçeye çıkıp hava almak istiyordu ancak üşengeç olduğu için gidemiyordu. En azından yatakhaneye gidip bir saat uyuyayım diye düşündü. Boş koridorda ilerlemeye başladı.

Ders erken bittiği için ortalık fazlasıyla sessizdi. Ancak birkaç adım attığında ilerideki boş odadan yüksek sesli bir gürültü geldi. Hızlanıp kapıya kadar gidip sert bir şekilde açtı. İçeriye doğru girdiğinde kendisine şokla bakan ikiliyi gördü.
Harry Potter ve ismini dahi bilmediği bir kız.

Üstlerinin giyinik olmasına sevindi. Ancak baş başa oldukları bir odada daha ne kadar giyinik kalacaklarını düşünüp üzüldü. Belki de ön sevilme aşamasını bölmüştü.

"Ses duyduğum için merak etmiştim. Böldüysem kusura bakmayın." dedi Blaise.

Kız gülerek "Öyle sakarım ki, sandalyeyi devirdim. Asıl sen kusura bakma." dedi.

Blaise kızı çok sevecen bulmuştu. En azından ona yakışan biri diye geçirdi içinden. Gözlerini kızın yanındaki bedene çevirdi. Boş bir suratla ona bakıyordu Harry.

Blaise Harry'nin hangi ara bu kızla buraya geldiklerini anlamaya çalışırken kendini durdurdu. "Beni ilgilendirmez." dedi çok sessizce. Ardından arkasını dönüp kapıyı çekti. Bahçeye doğru hızla yürümeye başladı. Nefes almaya ihtiyacı vardı.

Harry de sınıftaki kıza dönüp "Kalbini kırdıysam özür dilerim Madeline. Seni sadece arkadaşım olarak görebiliyorum." dedi.

Kız sırf ondan hoşlandığını söylemek için sınıf kapısının önünde dersin bitmesini beklemişti. Üzülse de gülümsedi. "Anlıyorum sorun değil. En azından açık sözlüsün." dedi. Hemen sonra sınıfın kapısından çıktı.

Harry de devrilmiş sandalyeyi düzelttikten sonra kızın tamamen gitmesini bekledi. En sonunda gittiğini düşünüp çıktı sınıftan.

Garipti aslında. Her çıkan kalp kırıklığıyla çıkıyordu o kapıdan. Hepsi de bir diğerini bilmeden.

***********

Draco ve Theo en arka sırada eşyalarını toplayıp Blaise'ten bir süre sonra dışarı çıktılar. Profesör Slughorn sınıfı düzenleyecekti sonuçta.

Yan yana yürürken ikisi de konuşmuyordu. Normalde Theo her zaman çok konuştuğu için Draco'ya garip geldi bu hali.

"Elin mi acıyor?" dedi. Dikenin battığı yeri kastederek.

Theo kendinden uzun çocuğa kafasını kaldırıp baktı. Sonra da iki yana sallayıp önüne döndü.

Draco cidden garipsemeye başlamıştı bu hallerini. Theo'nun elini tutup havaya kaldırdı. Parmağını tutup sağa sola çevirdi biraz. Emin olduktan sonra siyah saçlı çocuğa bakıp "Ee bir şey yok işte." dedi. Hala elini bırakmamıştı.

"Ben de öyle söyledim ya." dedi Theo.

"Çok sessizsin bugün. Alışkın değilim. Canın yanıyor sandım." dedi Draco da. Sonra parmağının ucunu öpüp elini bıraktı yavaşça.

Theo belli belirsiz titrerken eline bakıyordu. Draco çoktan karşıya bakmaya başlamıştı. Theo'nun halini fark etmemişti bile.

Koşarak ileriden geçen Pansy'yi gördüler. Normalde uyuşuğun önde gideni olan bu kız neye koşuyordu acaba?

"Herkes garip." dedi Draco gülerek. Theo da tebessüm etti.

***********

Herkesin shipi belli artık. Garip gelmez inşallah size. Kafama göre bir şeyler yazıyom djdkdjdjdn

Pansmione//Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin